“Çok”
– “Yok”…
Kaç
çocuk dünyaya getirdiğini pek hatırlayamazdı rahmetli annem,
“Üçüzler
var, ikizler var emme heralda on sekiz neyim oldu” derdi…
Hatırlayamazdı
çünkü çoğu bir iki ay yaşayıp ölmüşlerdi…
İlk
eşinden iki ağabeyim,
İkinci
eşi olan babamdan da iki ablam, bir de ben yaşayabilmiştik…
Ama
babamla olan evliliğinden dünyaya gelen çocukların, özellikle erkek olanları
öldüğünden, benim doğumumda çok eski bir inanışı ya da ritüeli
tekrarlamışlardı…
Beni,
“bizim çocuklarımız ölüyor, bu senin çocuğun olsun, bu çocuğu sen koru”
diyerek, bir yatıra “satmışlar” ki ismimi de o nedenle “Satılmış” koymuşlardı…
“Satılmış”
ismi, “uzun yaşaması için doğmadan evliyaya adanan çocuk” anlamındadır ki
kızlara konan “Satı” ismi de aynı anlamı taşır…
Yatır
bekçisi, “satma işlemi” tamamlansın diye “göstermelik” bir parayı aileme vermiş
ve ben o geceyi sandukanın yanında geçirmişim…
Aslında
bu inanış eski Türklere, özellikle Oğuzlara, Şamanizm’e ve “Tengricilik” e
kadar uzanıyor. Çocuklarını “kötü ruhların” öldürdüğünü düşünen Oğuzlar, kötü
ruhu kandırmak için, çocuklarını “dağın çocuğu”, “ağacın çocuğu” sanması ve
öldürmemesi için benzer ritüeller gerçekleştirmişler.
İslam’la
tanışmalarından sonra da bu ritüele “yatır”lar karışmış…
Bunları
neden anlattım? Çünkü…
Eski
Türkler bazı şeyleri söylemekten, bazı sözcükleri dillendirmekten korkmuşlar…
O
sözcükleri dillendirdiklerinde, başlarına kötü şeyler geleceğini düşünerek
“tabu” saymışlar. Bu sözcüklerin yerine,
sanki “şifre” gibi başka sözcükler koymuşlar, onları söyleyip, diğerini
anlamışlar…
İşte
“çok” ve “yok” sözcükleri de bu “örtmece” sözcüklerden…
“Çok”
sözcüğü, “Kıpçak” Türklerinde “topuz-gürz” anlamında kullanılmış ve hatta bugün
Karaçay-Malkar Türkçesinde de aynı anlamı ile kullanılmakta…
Ayrıca
“çok” sözcüğünün bazı Türk boylarında, “kor, köz, ateş, ışık, alev, parlaklık,
ateş alev” gibi anlamları da var. Ancak…
Oğuzlar,
“kötü, fena, alçak” sözcüklerini kullanmayı tabu saydıklarından ve bunları
dillendirdiklerinde başlarına kötü şeyler geleceğine inandıklarından, bu
sözcüklerin yerine örtmece sözcük olan “çok” sözcüğünü kullanmışlar.
Misal…
Kaşgarlı Mahmud, “Divanü Lugati’t-Türk” adlı eserinde “çok” sözcüğüne, Oğuzca
anlamı olan “kötü, alçak, fena” anlamlarında yer vermiştir.
Prof.Dr.
Mustafa Kaçalin’de hazırladığı “Dedem Korkut’un Kazan Bey Oğuznamesi” adlı
eserinde, “çok” sözcüğünü yine “kötü, alçak, fena” anlamında kullanmış.
Dede
Korkut Hikayeleri’nin çeşitli yerlerinde de “çok” sözcüğü yine bu anlamıyla
kullanır. “…Bu gelen kafir çok kafirdür, savaşalum, dögişelüm…”
“Yok”
sözcüğü de bu örtmece sözcüklerden biri…
Bazı
Türk lehçelerinde “çanak bulaşığı” anlamındaki “yok” sözcüğü, dillendirilmesi
tabu olan “yak öküzü”, “şeytan”, daha doğrusu “kötü ruh” demek olan “yek” ve bunların
getirdiği “var olmama, ölüm, yas” sözcükleri yerine kullanılmış.
Misal… “Göktürk Yazıtları”nda “yok” sözcüğü, “ölüm,
mevcut olmama” anlamlarında kullanılmıştır. Ayrıca halk dilinde “yok” yerine
“yoğ” da denir ki “yoğ” sözcüğü aslında “ölü için verilen aş, yemek” demektir.
“Yok olmak”, ölmek, var olan bir şeyin silinmesi anlamları da içerir.
“Yok”
sözcüğünün “kötü, alçak, fena” anlamları
da vardır ki bu yönüyle bakıldığında “çok” ve “yok” sözcükleri aynı anlamda
veya eşanlamlı sözcüklerdir…
“Ölüm” ve “mevcut olmama” sözcükleri yanında
“şeytan” sözcüğünün yerine de kullanılıyor olması nedeniyle, bazı Türk boyları,
“yok şeytanın adıdır” diyerek, “yok” sözcüğünü bile kullanmaktan sakınmışlardır
ki halk arasında kaplarda yemek veya başka bir şey kalmadığında “yeter”, “kafi”
gibi sözcüklerin kullanılması, “yok” sözcüğünü kullanmaktan sakınmanın bir
sonucu olarak günümüze kadar gelmiştir.
Yani kısaca, “çok” ve “yok” sözcükleri, günümüzde “cin” yerine “üç harfliler” denilmesi
gibi “örtmece” bir özellik taşır…