2 Mayıs 2016 Pazartesi


“Çok” – “Yok”…
Kaç çocuk dünyaya getirdiğini pek hatırlayamazdı rahmetli annem,
“Üçüzler var, ikizler var emme heralda on sekiz neyim oldu” derdi…
Hatırlayamazdı çünkü çoğu bir iki ay yaşayıp ölmüşlerdi…
İlk eşinden iki ağabeyim,
İkinci eşi olan babamdan da iki ablam, bir de ben yaşayabilmiştik…
Ama babamla olan evliliğinden dünyaya gelen çocukların, özellikle erkek olanları öldüğünden, benim doğumumda çok eski bir inanışı ya da ritüeli tekrarlamışlardı…
Beni, “bizim çocuklarımız ölüyor, bu senin çocuğun olsun, bu çocuğu sen koru” diyerek, bir yatıra “satmışlar” ki ismimi de o nedenle “Satılmış” koymuşlardı…
“Satılmış” ismi, “uzun yaşaması için doğmadan evliyaya adanan çocuk” anlamındadır ki kızlara konan “Satı” ismi de aynı anlamı taşır…
Yatır bekçisi, “satma işlemi” tamamlansın diye “göstermelik” bir parayı aileme vermiş ve ben o geceyi sandukanın yanında geçirmişim…
Aslında bu inanış eski Türklere, özellikle Oğuzlara, Şamanizm’e ve “Tengricilik” e kadar uzanıyor. Çocuklarını “kötü ruhların” öldürdüğünü düşünen Oğuzlar, kötü ruhu kandırmak için, çocuklarını “dağın çocuğu”, “ağacın çocuğu” sanması ve öldürmemesi için benzer ritüeller gerçekleştirmişler.
İslam’la tanışmalarından sonra da bu ritüele “yatır”lar karışmış…
Bunları neden anlattım? Çünkü…
Eski Türkler bazı şeyleri söylemekten, bazı sözcükleri dillendirmekten korkmuşlar…
O sözcükleri dillendirdiklerinde, başlarına kötü şeyler geleceğini düşünerek “tabu” saymışlar.  Bu sözcüklerin yerine, sanki “şifre” gibi başka sözcükler koymuşlar, onları söyleyip, diğerini anlamışlar…
İşte “çok” ve “yok” sözcükleri de bu “örtmece” sözcüklerden…
“Çok” sözcüğü, “Kıpçak” Türklerinde “topuz-gürz” anlamında kullanılmış ve hatta bugün Karaçay-Malkar Türkçesinde de aynı anlamı ile kullanılmakta…
Ayrıca “çok” sözcüğünün bazı Türk boylarında, “kor, köz, ateş, ışık, alev, parlaklık, ateş alev” gibi anlamları da var. Ancak…
Oğuzlar, “kötü, fena, alçak” sözcüklerini kullanmayı tabu saydıklarından ve bunları dillendirdiklerinde başlarına kötü şeyler geleceğine inandıklarından, bu sözcüklerin yerine örtmece sözcük olan “çok” sözcüğünü kullanmışlar.
Misal… Kaşgarlı Mahmud, “Divanü Lugati’t-Türk” adlı eserinde “çok” sözcüğüne, Oğuzca anlamı olan “kötü, alçak, fena” anlamlarında yer vermiştir.
Prof.Dr. Mustafa Kaçalin’de hazırladığı “Dedem Korkut’un Kazan Bey Oğuznamesi” adlı eserinde, “çok” sözcüğünü yine “kötü, alçak, fena” anlamında kullanmış.
Dede Korkut Hikayeleri’nin çeşitli yerlerinde de “çok” sözcüğü yine bu anlamıyla kullanır. “…Bu gelen kafir çok kafirdür, savaşalum, dögişelüm…”
“Yok” sözcüğü de bu örtmece sözcüklerden biri…
Bazı Türk lehçelerinde “çanak bulaşığı” anlamındaki “yok” sözcüğü, dillendirilmesi tabu olan “yak öküzü”, “şeytan”, daha doğrusu “kötü ruh” demek olan “yek” ve bunların getirdiği “var olmama, ölüm, yas” sözcükleri yerine kullanılmış.
Misal…  “Göktürk Yazıtları”nda “yok” sözcüğü, “ölüm, mevcut olmama” anlamlarında kullanılmıştır. Ayrıca halk dilinde “yok” yerine “yoğ” da denir ki “yoğ” sözcüğü aslında “ölü için verilen aş, yemek” demektir. “Yok olmak”, ölmek, var olan bir şeyin silinmesi anlamları da içerir.
“Yok” sözcüğünün  “kötü, alçak, fena” anlamları da vardır ki bu yönüyle bakıldığında “çok” ve “yok” sözcükleri aynı anlamda veya eşanlamlı sözcüklerdir…
 “Ölüm” ve “mevcut olmama” sözcükleri yanında “şeytan” sözcüğünün yerine de kullanılıyor olması nedeniyle, bazı Türk boyları, “yok şeytanın adıdır” diyerek, “yok” sözcüğünü bile kullanmaktan sakınmışlardır ki halk arasında kaplarda yemek veya başka bir şey kalmadığında “yeter”, “kafi” gibi sözcüklerin kullanılması, “yok” sözcüğünü kullanmaktan sakınmanın bir sonucu olarak günümüze kadar gelmiştir.
Yani kısaca, “çok” ve “yok” sözcükleri, günümüzde “cin” yerine “üç harfliler” denilmesi 
gibi “örtmece” bir özellik taşır…