“Aslından/anadan
sıska, ne yapsın muska”…
Einstein,
“%1 zeka, %99 çalışmaktır” der…
Bunu
sanata ya da yeteneğe uyarlarsak, sonuç yine aynıdır.
Yani
“%1 yetenek, %99 çalışmak”…
“Çalışmak”
elbette her şeyin olmazsa olmazı…
Çalışmadan,
çaba göstermeden, emek vermeden, üstüne gitmeden, kendini daha da geliştirmeden
ya da geliştirmeye çalışmadan hiçbir şey olmuyor. Ama…
Yine
de o formüldeki“%1” çok önemli…
O
olmazsa, çabalasan da zor. Belki imkansız değil ama çok ama çok zor…
Çünkü
o % 1 yani yetenek olmazsa, verilen emek karşılığı ortaya çıkan sonuç, sadece
teknisyenliktir. Yaratımdan uzak, sadece gördüğünü veya öğrendiğini uygulamaya
çalışan bir teknisyenlik…
Oysa
sanat, bir yaratım, bir yaratım sürecidir…
Yetenek
en azından, “bir şeyi öğrenebilme, belli bir becerinin veya bilginin
öğretiminden yararlanabilme gücü” olarak tanımlanabilir.
Pek
çok insan, değişik pek çok şeyi öğrenebilme ve yapabilme gücüne sahip olarak
gelir dünyaya… Ama değişik seviyelerde…
Ki
buna da “gizilgüç” ya da “kapasite” denir.
Ancak
biraz daha ayrıntıya girersek uzmanlar, yeteneğin, “yetenek sayılabilmesi” için
çeşitli ölçütler olduğunu söylüyor… Misal…
Psikolog
Robert Sternberg, “beşgen kuram” dan söz ediyor. Diyor ki…
“Yeteneğin,
‘enderlik, olağanüstülük, kanıt, üretkenlik’ ve ‘değer’ ölçütlerini aşması
gereklidir. ‘Enderlik, olağanüstülük, kanıt ve üretkenlik’ ölçütleri, yeteneğin
akranlara göre zor bulunan olması, ileri olması, üretkenliğini kanıtlaması ve
akranlara göre daha fazla üretmesi anlamına gelir. ‘Değer’ ölçütünü ise o
yeteneğe, toplumun verdiği önem ve değerdir”…
Diğer
bir deyişle, yeteneğin hiyerarşisini belirleyen toplumsal değerlerdir.
Çünkü
toplum, bazı yeteneklere olağanüstü değer verirken, bazı sıra dışı yeteneklere
aynı değeri ve ilgiyi göstermez nedense…
Anadolu
Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nden Prof.Dr. Uğur Sak,
“Toplumlar,
fiziksel devamlılıkları ve ihtiyaçları için gerekli olan bilimsel ve akademik
yeteneklere, kültürel ve eğlence amaçlı yeteneklerden daha fazla değer
verirler” der.
Ama…
Dünya
bilim çevrelerinde tanınan bunca bilim adamımız, öğretim üyeleri ya da düşün
adamımız varken,
Yalnızca
eğlenme ihtiyacımızı karşılayan ünlüleri tanıyan ve değer veren toplumumuz
için, Prof. Sak’ın yorumu pek geçerli olmasa gerek…
Neyse…
Şöyle
demiş büyük usta Tuncel Kurtiz…
“Ustalığı kabul
etmiyorum. Ustalık zanaatta olur ama sanatta olmaz. Sanatçı bildiğini tekrar
eden değil, kendini yeni baştan yaratan ve daima arayandır. Ben talebe olmayı
tercih ederim”…