21 Nisan 2016 Perşembe


“Aslından/anadan sıska, ne yapsın muska”…
Einstein, “%1 zeka, %99 çalışmaktır” der…
Bunu sanata ya da yeteneğe uyarlarsak, sonuç yine aynıdır.
Yani “%1 yetenek, %99 çalışmak”…
“Çalışmak” elbette her şeyin olmazsa olmazı…
Çalışmadan, çaba göstermeden, emek vermeden, üstüne gitmeden, kendini daha da geliştirmeden ya da geliştirmeye çalışmadan hiçbir şey olmuyor. Ama…
Yine de o formüldeki“%1” çok önemli…
O olmazsa, çabalasan da zor. Belki imkansız değil ama çok ama çok zor…
Çünkü o % 1 yani yetenek olmazsa, verilen emek karşılığı ortaya çıkan sonuç, sadece teknisyenliktir. Yaratımdan uzak, sadece gördüğünü veya öğrendiğini uygulamaya çalışan bir teknisyenlik…
Oysa sanat, bir yaratım, bir yaratım sürecidir…
Yetenek en azından, “bir şeyi öğrenebilme, belli bir becerinin veya bilginin öğretiminden yararlanabilme gücü” olarak tanımlanabilir.
Pek çok insan, değişik pek çok şeyi öğrenebilme ve yapabilme gücüne sahip olarak gelir dünyaya… Ama değişik seviyelerde…
Ki buna da “gizilgüç” ya da “kapasite” denir.
Ancak biraz daha ayrıntıya girersek uzmanlar, yeteneğin, “yetenek sayılabilmesi” için çeşitli ölçütler olduğunu söylüyor… Misal…
Psikolog Robert Sternberg, “beşgen kuram” dan söz ediyor. Diyor ki…
“Yeteneğin, ‘enderlik, olağanüstülük, kanıt, üretkenlik’ ve ‘değer’ ölçütlerini aşması gereklidir. ‘Enderlik, olağanüstülük, kanıt ve üretkenlik’ ölçütleri, yeteneğin akranlara göre zor bulunan olması, ileri olması, üretkenliğini kanıtlaması ve akranlara göre daha fazla üretmesi anlamına gelir. ‘Değer’ ölçütünü ise o yeteneğe, toplumun verdiği önem ve değerdir”…
Diğer bir deyişle, yeteneğin hiyerarşisini belirleyen toplumsal değerlerdir.
Çünkü toplum, bazı yeteneklere olağanüstü değer verirken, bazı sıra dışı yeteneklere aynı değeri ve ilgiyi göstermez nedense…
Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nden Prof.Dr. Uğur Sak,
“Toplumlar, fiziksel devamlılıkları ve ihtiyaçları için gerekli olan bilimsel ve akademik yeteneklere, kültürel ve eğlence amaçlı yeteneklerden daha fazla değer verirler” der.
Ama…
Dünya bilim çevrelerinde tanınan bunca bilim adamımız, öğretim üyeleri ya da düşün adamımız varken,
Yalnızca eğlenme ihtiyacımızı karşılayan ünlüleri tanıyan ve değer veren toplumumuz için, Prof. Sak’ın yorumu pek geçerli olmasa gerek…
Neyse…
Şöyle demiş büyük usta Tuncel Kurtiz…
“Ustalığı kabul etmiyorum. Ustalık zanaatta olur ama sanatta olmaz. Sanatçı bildiğini tekrar eden değil, kendini yeni baştan yaratan ve daima arayandır. Ben talebe olmayı tercih ederim”…