“Hergele”…
Öykü
bu ya…
Köyün
birinde bir gün, eşekler semerciden şikayet etmeye, sızlanmaya başlamışlar.
“Ya
semer böyle mi yapılır? Bu adam semer yapmayı hiç mi hiç bilmiyo. Bunun yaptığı
semer yüzünden sırtım yara bere içinde kaldı…”
Sonra
toplanıp hep beraber dilekler dilemiş, dualar etmişler…
“N’olur
bu gitsin, yeni bir semerci gelsin”…
Dilekler,
dualar kabul olmuş olacak ki yeni bir semerci gelmiş köye…
Eşekler
çok sevinmişler. Ama…
Bu
semerci de yapamamış eşekleri yara bereden kurtaracak, rahat ettirecek semeri.
Sırtlarındaki
yaralar azalmak şöyle dursun, daha da çoğalmış…
Eşekler
yine toplanıp sızlanmışlar, ağlaşmışlar.
Sonra
“yeni bir semerci istiyoruz” diyerek dileklere, dualara başlamışlar…
Bu
da kabul olmuş…
Bu
semercide ayrılmış köyden, yenisi gelmiş hemen…
Eşekler
yine çok sevinmişler, “oh sırtımız rahat edecek” diyerek…
Ama
hiçbir şey değişmemiş, yaralar artmış, bereler çoğalmış, sızlanmalar bitmemiş…
Eşekler
görmüş ki buda farklı değil…
Yine
sızlanma ağlaşma, yine dilek dua…
Semerci
gitmiş, semerci gelmiş ama her şey aynı…
Hatta
semerler daha da kötüleşmiş, sızılar daha da artmış, yaralar daha da can
yakmaya başlamış…
Sonra
bir gün, eşekler anlamışlar ki…
Yaralardan
kurtulmak için semerciden değil, semerden kurtulmak gerek…
Anlamışlar
ki…
Önemli
olan “yük vurulmasına” alışmamak, “üstüne binilmesine alışmamak”…
“Hergele
olmayı bilmek” belki de…
“Hergele”
sözcüğü dilimize Farsçadan geçmiş.
Sözcük,
Farsça “eşek” anlamındaki “har” ile “sürü” anlamındaki “gele” sözcüklerinden
oluşmuş ve “yük ve bineğe alıştırılmamış yaban eşeği sürüsü” anlamında
“hargele” sözcüğünden gelmektedir. Osmanlıcada ise “eşek sürüsü” anlamı
yanında, “sürünün başında giden kılavuz eşek” anlamında da kullanılmıştır.
Bu
arada yeri gelmişken belirtmekte yarar…
Ankara’nın
Ulus semtinde,
Gençlik
Parkı üst kapısı yakınında, asıl adı “İtfaiye Meydanı” olan bir meydan vardır.
Ama
nedense buraya “Hergele Meydanı” denmekte... Oysa…
Burası bir dönem, devlet
idari binalarına yakınlığı, otel ve lokantaların çok, ticaretin hızlı olması
nedenleriyle, Ankara’ya “her gelen” inin uğradığı bir meydan olmuş… Olmuş ki
“Her Gelen Meydanı” denmiş, “Hergele Meydanı” değil…