“Boykot”…
Türk
Dil Kurumu Sözlüğü’nde “bir işi, bir davranışı yapmama kararı alma” ve “bir
kimse, bir topluluk veya bir ülkeyle amaca ulaşmak için her türlü ilişkiyi
kesme”,
Bazı
kaynaklarda ise kısaca “protesto” veya “direniş” şeklinde açıklanan “boykot”
sözcüğü, dilimize İngilizceden geçmiş…
Geçmiş
ama İngilizcede bir anlamı var mı, varsa da nedir, en azından ben bilmiyorum…
Çünkü
“boykot” bir kişinin, “Captain Charles Cunnigham Boycott”un ismi…
Aslında
isimler, mucitleri anılsın ve bilinsin diyerek genelde icatlarda, iyi anlamda
kullanılır ama…
Bu
“boykot” için pek öyle olmamış…
Babası
rahip olan Captain Charles Boycott, orduda görevli bir yüzbaşıyken uzun süren
hastalığının ardından, ordudan ayrılmaya karar verir ama uzun yıllar görev
yaptığı İrlanda’dan ayrılmak istemez. İrlanda’nın “Mayo” bölgesinde “Lord Erne”
nin yanında çalışmaya başlar.
Arazisinin
büyüklüğü163 kilometreyi aşan Lord Enre, bir “Absentee Lord” yani sahibi olduğu
topraklarda yaşamayan, İngiltere’de oturan bir soyludur.
O
nedenle de topraklarını kiraya vermekte ve karşılığında kira ve vergi
almaktadır.
Charles
Boycott’un görevi ise Lord Enre adına bu kira ve vergileri toplamaktır…
Derken…
1880
yılında havalar son derece kötü gider…
Lord
Enre’den toprak kiralayıp eken çiftçiler hiçbir ürün alamazlar.
Hatta
ellerinde ertesi yıl için tohumluk bile kalmaz.
İrlandalı
çiftçiler kendi aralarında kurdukları “Irish Land Leagune” adlı birlik
aracılığıyla lorda başvurarak kiralarda indirim isterler.
Lord
%10’luk bir indirim önerse de çiftçiler %25’te direnirler. Hatta bazı çiftçiler
kiraların tamamen kaldırılmasından yanadır ve her yere “Kiralamak yok, toprak
halkındır” türü afişler asarlar…
Ama
sert ve zalim bir yapıya sahip olan “tahsildar” Charles Boycott, çiftçilerin
borçlarını son kuruşuna kadar ödemeleri konusunda ısrarcıdır. Diğer çiftçilere
gözdağı vermek için 11 çiftçi ailenin topraklarını ellerinden alır, haciz
işlemi başlatır…
Ancak
politikacı “Charles Stewart Parnell” çiftçilere destek verir ve avukatlıklarını
üstlenir. Çiftçilere, “toprak sahipleri ve onlar adına çalışan tahsildarlarla
iletişimi kesmelerini, onları yok saymalarını, bir anlamda aforoz etmelerini”
önerir…
Çiftçiler
bu öneriyi uygulamaya koyarlar, bir “sosyal sürgün” hareketi başlatırlar…
“Boycott”a
itaat etmezler, kiralarını ödemezler, tarımsal faaliyette bulunmazlar, onun
için çalışmazlar, kiraladıkları topraklarda bulunmasına bile izin vermezler.
Yerel
tüccarlar Boycott’a mal satmaz, ticaret yapmazlar…
Postacılar
bile direnişe destek vermek için, Boycott’un mektuplarını taşımazlar…
Sonunda
durumun daha da kötüleşeceğini gören Charles Boycott, İngiltere’ye kaçar.
Peki,
“Captain Charles Cunnigham Boycott”un adı, nasıl bu eylemin de adı olur?
Şöyle
ki…
Çiftçilerin
eylemlerini başından beri izleyen “The Times” muhabiri gazeteci “James
Redpath”, bir konuşma sırasında “gaspçı yaratılışlı bir kişiye karşı yapılan
eylemlerin ‘sürgün’ sözcüğüyle tanımlanmasının yanlış olduğunu, sözcüğün gerçek
anlamının dışına çıkıldığını, farklı bir sözcük bulmak gerektiğini” söyler…
Bunun
üzerine konuşmacılar arasında bulunan Peder O’Malley, “o halde Boykot desek
nasıl olur?” diye sorar. Ve…
Ertesi
gün “The Times” olayları “Boykot” diyerek anlatmaya başlar…
Böylece
da “Captain Charles Cunnigham Boycott”un soyadı, kendisine karşı yapılan
direnişi ve protestoları simgeleyen bir sözcük olarak, tüm dünyaya yayılır…