3 Nisan 2016 Pazar


“Boykot”…
Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde “bir işi, bir davranışı yapmama kararı alma” ve “bir kimse, bir topluluk veya bir ülkeyle amaca ulaşmak için her türlü ilişkiyi kesme”,
Bazı kaynaklarda ise kısaca “protesto” veya “direniş” şeklinde açıklanan “boykot” sözcüğü, dilimize İngilizceden geçmiş…
Geçmiş ama İngilizcede bir anlamı var mı, varsa da nedir, en azından ben bilmiyorum…
Çünkü “boykot” bir kişinin, “Captain Charles Cunnigham Boycott”un ismi…
Aslında isimler, mucitleri anılsın ve bilinsin diyerek genelde icatlarda, iyi anlamda kullanılır ama…
Bu “boykot” için pek öyle olmamış…
Babası rahip olan Captain Charles Boycott, orduda görevli bir yüzbaşıyken uzun süren hastalığının ardından, ordudan ayrılmaya karar verir ama uzun yıllar görev yaptığı İrlanda’dan ayrılmak istemez. İrlanda’nın “Mayo” bölgesinde “Lord Erne” nin yanında çalışmaya başlar.
Arazisinin büyüklüğü163 kilometreyi aşan Lord Enre, bir “Absentee Lord” yani sahibi olduğu topraklarda yaşamayan, İngiltere’de oturan bir soyludur.
O nedenle de topraklarını kiraya vermekte ve karşılığında kira ve vergi almaktadır.
Charles Boycott’un görevi ise Lord Enre adına bu kira ve vergileri toplamaktır…
Derken…
1880 yılında havalar son derece kötü gider…
Lord Enre’den toprak kiralayıp eken çiftçiler hiçbir ürün alamazlar.
Hatta ellerinde ertesi yıl için tohumluk bile kalmaz.
İrlandalı çiftçiler kendi aralarında kurdukları “Irish Land Leagune” adlı birlik aracılığıyla lorda başvurarak kiralarda indirim isterler.
Lord %10’luk bir indirim önerse de çiftçiler %25’te direnirler. Hatta bazı çiftçiler kiraların tamamen kaldırılmasından yanadır ve her yere “Kiralamak yok, toprak halkındır” türü afişler asarlar…
Ama sert ve zalim bir yapıya sahip olan “tahsildar” Charles Boycott, çiftçilerin borçlarını son kuruşuna kadar ödemeleri konusunda ısrarcıdır. Diğer çiftçilere gözdağı vermek için 11 çiftçi ailenin topraklarını ellerinden alır, haciz işlemi başlatır…
Ancak politikacı “Charles Stewart Parnell” çiftçilere destek verir ve avukatlıklarını üstlenir. Çiftçilere, “toprak sahipleri ve onlar adına çalışan tahsildarlarla iletişimi kesmelerini, onları yok saymalarını, bir anlamda aforoz etmelerini” önerir…
Çiftçiler bu öneriyi uygulamaya koyarlar, bir “sosyal sürgün” hareketi başlatırlar…
“Boycott”a itaat etmezler, kiralarını ödemezler, tarımsal faaliyette bulunmazlar, onun için çalışmazlar, kiraladıkları topraklarda bulunmasına bile izin vermezler.
Yerel tüccarlar Boycott’a mal satmaz, ticaret yapmazlar…
Postacılar bile direnişe destek vermek için, Boycott’un mektuplarını taşımazlar…
Sonunda durumun daha da kötüleşeceğini gören Charles Boycott, İngiltere’ye kaçar.
Peki, “Captain Charles Cunnigham Boycott”un adı, nasıl bu eylemin de adı olur?
Şöyle ki…
Çiftçilerin eylemlerini başından beri izleyen “The Times” muhabiri gazeteci “James Redpath”, bir konuşma sırasında “gaspçı yaratılışlı bir kişiye karşı yapılan eylemlerin ‘sürgün’ sözcüğüyle tanımlanmasının yanlış olduğunu, sözcüğün gerçek anlamının dışına çıkıldığını, farklı bir sözcük bulmak gerektiğini” söyler…
Bunun üzerine konuşmacılar arasında bulunan Peder O’Malley, “o halde Boykot desek nasıl olur?” diye sorar. Ve…
Ertesi gün “The Times” olayları “Boykot” diyerek anlatmaya başlar…
Böylece da “Captain Charles Cunnigham Boycott”un soyadı, kendisine karşı yapılan direnişi ve protestoları simgeleyen bir sözcük olarak, tüm dünyaya yayılır…