“Kozunu paylaşmak”…
“Koz”
sözcüğü, sözlüklerde “İskambil oyunlarında üstün tutulan kağıt, Başarı fırsatı
olan elverişli durum, Karşısındakini alt edecek etkili şey” olarak açıklansa
da“Farsça “gawz/gôz” sözcüğünden geçmiş dilimize...
“Ceviz”
demek…
Ama
Ahmet Vefik Paşa’nın 1876 tarihli “Lugat-i Osmani” adlı eserinde “iskambilde
alıcı kağıt” anlamında da kullanılmış.
“Ceviz”
ise yakından bildiğimiz sert kabuklu bir meyve…
İçindeki
iki parçalı etli kısım beyine benzediği için, beyine iyi geldiği,
Bu
parçaları birbirinden ayıran tahtamsı parça akciğere benzediği için,
akciğerlere,
Etli
kısmın çocukların zeka gelişimine, hiperaktivite ve davranış bozukluklarına,
Kalbe,
prostat kanserine, Alzheimer hastalığına iyi geldiği söylenen bir meyve…
Çikolata
ve baklavanın ise neredeyse olmazsa olmazı…
Ama
cevizin kullanım alanı sadece bunlarla sınırlı değil elbet…
Cevizin
kendisi kozmetik sanayinde, yaprağı ve yeşil dış kabuğu ilaç sanayinde,
Aynı
yeşil dış kabuk boya sanayinde,
Kerestesi
mobilyacılıkta, küspesi hayvancılıkta kullanılıyor.
Ancak
ceviz ağacı sülfür gazı salgılar. Havadaki diğer gazlardan daha ağır olan bu
gaz, dibe çöker ve altında oturanı sersemletir.
İşte
bu durum halk arasında farklı inanışların ortaya çıkmasına neden olmuş. Misal…
“Ceviz
ağacı diken birisinin, ağaç bel kalınlığına gelince öleceğine” inanılır,
“Ceviz
ağacı altında yaşayanları şeytanın alıp götüreceğine” inanılır,
“Ceviz
ağacının altında yatanların uykusunun ağır olacağına” inanılır,
“Yatılırsa,
yatan kişinin beceriksiz ve başarısız olacağına” inanılır,
“Ceviz
ağacının, çevresinde olan her şeyi resim gibi işlediğine, ağaç kesildiği zaman
urlarındaki işaretlerle tüm gizli şeylerin ortaya çıkacağına” inanılır…
Oysa
bu toprakların ağacıdır ceviz, üretimi iç tüketimi karşılayacak düzeyde olmasa
da anavatanının Anadolu olduğu söylenir çünkü…
Pek
çok ilimizin önemli gelir kaynaklarından biridir ceviz…
Bu
illerden biride Kastamonu…
En
çok ceviz üreten iller içinde 11.sırada ve yılda yaklaşık 5 bin ton ceviz
üretiyor.
İşte
“kozunu paylaşmak” deyimi de kaynaklara göre Kastamonu’da ortaya çıkmış…
Şöyle
ki…
Yıllar
yıllar önce,
Kastamonu’nun
iki köyü arasında, köy sınırında bir cevizlik varmış…
Hangi
köyün sınırları içinde kaldığı bilinemediğinden ve tartışma konusu olduğundan,
Bu
cevizliği iki köy ortak kullanırmış…
Ceviz
toplama zamanı geldiğinde, bir gün belirlenir, iki köyün ahalisi o gün
cevizlikte bir araya gelir, cevizler toplanır ve paylaşılırmış…
Ama
bu paylaşım, hiç kavgasız olmazmış…
İki
köyden birileri mutlaka paylaşımda haksızlık olduğunu ileri sürer, önce
tartışma çıkar, sonra tartışma kavgaya dönermiş…
Bu
iş zamanla iki köyün gençlerinin dört gözle bekledikleri bir gün olmuş.
Çünkü
ceviz toplama günü yaklaştığında, köy delikanlıları sopa, sapan, artık ne
bulurlarsa paylaşım günü kavgaları için hazırlık yapmaya başlamışlar…
“Kavga
bile ediyoruz, erkek olduk artık” dercesine, büyüdüklerini, delikanlı
olduklarını bu kavgalarda ispatladıklarını düşünüyorlarmış çünkü…
Aslında
ana babalarda onların büyüdüğünü öyle anlıyor ve öyle anlatıyorlarmış…
Şöyle
diyorlarmış çünkü…
“Benim
oğlan koz paylaşacak çağa geldi…”
İşte bu sözler zamanla
“Vuruşmak, Dövüşmek, Hesaplaşmak” anlamında deyim olmuş ve günümüze kadar
gelmiş…