15 Mayıs 2016 Pazar


“Kozunu paylaşmak”…
“Koz” sözcüğü, sözlüklerde “İskambil oyunlarında üstün tutulan kağıt, Başarı fırsatı olan elverişli durum, Karşısındakini alt edecek etkili şey” olarak açıklansa da“Farsça “gawz/gôz” sözcüğünden geçmiş dilimize...
“Ceviz” demek…
Ama Ahmet Vefik Paşa’nın 1876 tarihli “Lugat-i Osmani” adlı eserinde “iskambilde alıcı kağıt” anlamında da kullanılmış.
“Ceviz” ise yakından bildiğimiz sert kabuklu bir meyve…
İçindeki iki parçalı etli kısım beyine benzediği için, beyine iyi geldiği,
Bu parçaları birbirinden ayıran tahtamsı parça akciğere benzediği için, akciğerlere,
Etli kısmın çocukların zeka gelişimine, hiperaktivite ve davranış bozukluklarına,
Kalbe, prostat kanserine, Alzheimer hastalığına iyi geldiği söylenen bir meyve…
Çikolata ve baklavanın ise neredeyse olmazsa olmazı…
Ama cevizin kullanım alanı sadece bunlarla sınırlı değil elbet…
Cevizin kendisi kozmetik sanayinde, yaprağı ve yeşil dış kabuğu ilaç sanayinde,
Aynı yeşil dış kabuk boya sanayinde,
Kerestesi mobilyacılıkta, küspesi hayvancılıkta kullanılıyor.
Ancak ceviz ağacı sülfür gazı salgılar. Havadaki diğer gazlardan daha ağır olan bu gaz, dibe çöker ve altında oturanı sersemletir.
İşte bu durum halk arasında farklı inanışların ortaya çıkmasına neden olmuş. Misal…
“Ceviz ağacı diken birisinin, ağaç bel kalınlığına gelince öleceğine” inanılır,
“Ceviz ağacı altında yaşayanları şeytanın alıp götüreceğine” inanılır,
“Ceviz ağacının altında yatanların uykusunun ağır olacağına” inanılır,
“Yatılırsa, yatan kişinin beceriksiz ve başarısız olacağına” inanılır,
“Ceviz ağacının, çevresinde olan her şeyi resim gibi işlediğine, ağaç kesildiği zaman urlarındaki işaretlerle tüm gizli şeylerin ortaya çıkacağına” inanılır…
Oysa bu toprakların ağacıdır ceviz, üretimi iç tüketimi karşılayacak düzeyde olmasa da anavatanının Anadolu olduğu söylenir çünkü…
Pek çok ilimizin önemli gelir kaynaklarından biridir ceviz…
Bu illerden biride Kastamonu…
En çok ceviz üreten iller içinde 11.sırada ve yılda yaklaşık 5 bin ton ceviz üretiyor.
İşte “kozunu paylaşmak” deyimi de kaynaklara göre Kastamonu’da ortaya çıkmış…
Şöyle ki…
Yıllar yıllar önce,
Kastamonu’nun iki köyü arasında, köy sınırında bir cevizlik varmış…
Hangi köyün sınırları içinde kaldığı bilinemediğinden ve tartışma konusu olduğundan,
Bu cevizliği iki köy ortak kullanırmış…
Ceviz toplama zamanı geldiğinde, bir gün belirlenir, iki köyün ahalisi o gün cevizlikte bir araya gelir, cevizler toplanır ve paylaşılırmış…
Ama bu paylaşım, hiç kavgasız olmazmış…
İki köyden birileri mutlaka paylaşımda haksızlık olduğunu ileri sürer, önce tartışma çıkar, sonra tartışma kavgaya dönermiş…
Bu iş zamanla iki köyün gençlerinin dört gözle bekledikleri bir gün olmuş.
Çünkü ceviz toplama günü yaklaştığında, köy delikanlıları sopa, sapan, artık ne bulurlarsa paylaşım günü kavgaları için hazırlık yapmaya başlamışlar…
“Kavga bile ediyoruz, erkek olduk artık” dercesine, büyüdüklerini, delikanlı olduklarını bu kavgalarda ispatladıklarını düşünüyorlarmış çünkü…
Aslında ana babalarda onların büyüdüğünü öyle anlıyor ve öyle anlatıyorlarmış…
Şöyle diyorlarmış çünkü…
“Benim oğlan koz paylaşacak çağa geldi…”
İşte bu sözler zamanla “Vuruşmak, Dövüşmek, Hesaplaşmak” anlamında deyim olmuş ve günümüze kadar gelmiş…