31 Mayıs 2016 Salı


“Atı alan Üsküdar’ı geçti”…
Köroğlu efsanesini bilir herkes…
Asıl adı “Ruşen Ali”dir hani…
Doğum ve ölüm tarihleri bilinmese de efsaneye göre, 16.yy.da yaşamıştır. Babası Yusuf, zalim ve adaletsiz Bolu Beyi’nin yanında seyislik yapmaktadır. Ama bir gün Bolu Beyi Yusuf’tan en iyi tayı bulup getirmesini ister. O da arar tarar, getirir bembeyaz bir tay… Ama tay biraz sıska, biraz hastalıklı gibidir…
Çok sinirlenir Bolu Beyi, “mil çektirir” Yusuf’un gözlerine…
Sıska tayı da katar yanına, gönderir evine…
Bolu’nun “Dört Divan” ilçesindedir evleri. Bir ahır yaparlar hemen, ışık girebilecek tüm delikleri kapatarak… Koyarlar sıska kır tayı içine…
Ant içer, yemin eder Ruşen Ali… Babasının intikamını alacak, zalimliğinin cezasını kendi elleriyle kesecektir Bolu Beyi’nden…
Biner Kırata çıkar dağlara, o sıska tay, uçan bir küheylana dönüşmüştür artık.
Ünlenir, ünü her yere yayılır, bir efsane olur “körün oğlu”…
Yiğitlik ve iyilikseverliğin destansı adı olur “Köroğlu”…
Hem adı hem de türküleri yayılır dilden dile…
Ama isyancı Köroğlu ile ozan Köroğlu aynı kişi midir işte orası bilinmez.
Ancak yine de tüm Türk dünyasına yayılan Köroğlu destanının doğuşunu da hazırlar.
Azerbaycan’da da “Koroğlu Efsanesi” vardır misal.
Köroğlu destanı Anadolu insanının yüreğinde yaşayan tutku, istek, değer yargısı ve inançların toplamıdır aslında… Ama…
Köroğlu gerçekten yaşamış mıdır, yaşamış ise kimdir?
Köroğlu hakkında bilgileri ilk veren, anlatılanları derleyip yazıya geçiren Polonyalı şair, araştırmacı ve diplomat “Aleksander Borejko Chodzko” dur. Kitabında şöyle diyor Chodzko… “Bizim eserimizde anlatılanların kahramanı ‘Kurrooğlu’dur. Kendisi ‘Tuka’ Türkmenlerinden olup Kuzey Horasan’ın yerlilerindendir ve 17.yy.ın ikinci yarısında yaşamıştır. Kurrooğlu, ‘Khoi (Hoy)’ ile ‘Erzerum (Erzurum)’ şehirleri arasında bulunan İran’dan Türkiye’ye uzanan büyük ticaret yolundan (İpek Yolu) geçen kervanları yağmalamak ve bu sırada doğaçlama şiirler söylemek suretiyle adını meşhur etmiştir…”
Azerbaycanlı araştırmacı Mirza Velizade Köroğlu’nu, “Kafkasya Hanlarına isyan eden biri” olarak kabul ederken, Evliya Çelebi Köroğlu’ndan “Çerkeş taraflarında yaşamış bir haydut” olarak söz eder…
Ünlü halk bilimci, halk edebiyatı ve folklor araştırmacısı Pertev Naili Boratav’a göre ise Köroğlu, “Celali isyanlarına karışmış bir Celali reisidir”. Tarihi kişilikleri romanlaştıran A.Haydar Avcı’da yine Boratav’la aynı görüşü savunur. 
Araştırmacıların çoğu, Köroğlu’nun eşkıya olduğu konusunda hemfikir olsalar da farklı görüşü savunan uzmanlarda vardır elbet…
Misal tarihçi ve Türkolog “Zeki Velidi Togan” Köroğlu’nu, “ihanet yöntemi ile ele geçirilerek öldürülen ‘Saka’ların kahramanı ve ‘Metehan’ ile birleştirir”…
Ziya Gökalp ise “Köroğlu karakterinin prototipi Gazneli Mahmut’tur” der…
Yaşayıp yaşamadığı tam olarak bilinmese de…
Kimliği hakkında tam bir bilgi olmasa da…
Köroğlu, halkın kahramanıdır. Zenginden alır fakire verir, zalimin hakkından gelir…
Yaşamamış bile olsa hayallerin kahramanı, gönüllerin kurtarıcısıdır o…
Kimin başı sıkışsa yetişir, kim “Aman” dese koşar Köroğlu…
Tıpkı deyimin öyküsünde olduğu gibi…
Nasıl olmuş bilinmez ama rivayete göre Köroğlu’nun Kıratı çalınır…
Kırat olmazsa Köroğlu olabilir mi? Köroğlu için Kırattan önemli ne olabilir ki?
Arar tarar, sorar soruşturur, diyar diyar gezer kimse görmemiştir Kıratı…
Yolu tesadüfen İstanbul’un Avrupa yakasında bir at pazarına düşer. Pazarı gezerken bir bakar ki Kırat karşısında… Kırat’ta tanır Köroğlu’nu kişner, şaha kalkar, eşinir…
Köroğlu müşteri gibi yaklaşır satıcıya…
Bir iki hoş beş, bir iki “en son kaça olur” falan derken atlar Kıratın üstüne…
Kırat ise kuş olur uçar sanki…
Satıcı Köroğlu’nun peşine takılsa da…
Köroğlu ve Kırat ulaşırlar Sirkeci sahiline…
Köroğlu bir sal kiralar, Üsküdar’a doğru yola çıkarlar hemen… 
Satıcı kıyıya vardığında onlar çoktan varmıştır Üsküdar’a…
Satıcı sorar, soruşturur “beyaz bir at üstündeki adamı” ama…
Teknecinin bir yanıtlar…
“Ohoo… Boşuna uğraşma beyim… Atı alan Üsküdar’ı geçti…”