“Atı alan Üsküdar’ı geçti”…
Köroğlu
efsanesini bilir herkes…
Asıl
adı “Ruşen Ali”dir hani…
Doğum
ve ölüm tarihleri bilinmese de efsaneye göre, 16.yy.da yaşamıştır. Babası
Yusuf, zalim ve adaletsiz Bolu Beyi’nin yanında seyislik yapmaktadır. Ama bir
gün Bolu Beyi Yusuf’tan en iyi tayı bulup getirmesini ister. O da arar tarar,
getirir bembeyaz bir tay… Ama tay biraz sıska, biraz hastalıklı gibidir…
Çok
sinirlenir Bolu Beyi, “mil çektirir” Yusuf’un gözlerine…
Sıska
tayı da katar yanına, gönderir evine…
Bolu’nun
“Dört Divan” ilçesindedir evleri. Bir ahır yaparlar hemen, ışık girebilecek tüm
delikleri kapatarak… Koyarlar sıska kır tayı içine…
Ant
içer, yemin eder Ruşen Ali… Babasının intikamını alacak, zalimliğinin cezasını
kendi elleriyle kesecektir Bolu Beyi’nden…
Biner
Kırata çıkar dağlara, o sıska tay, uçan bir küheylana dönüşmüştür artık.
Ünlenir,
ünü her yere yayılır, bir efsane olur “körün oğlu”…
Yiğitlik
ve iyilikseverliğin destansı adı olur “Köroğlu”…
Hem
adı hem de türküleri yayılır dilden dile…
Ama
isyancı Köroğlu ile ozan Köroğlu aynı kişi midir işte orası bilinmez.
Ancak
yine de tüm Türk dünyasına yayılan Köroğlu destanının doğuşunu da hazırlar.
Azerbaycan’da
da “Koroğlu Efsanesi” vardır misal.
Köroğlu
destanı Anadolu insanının yüreğinde yaşayan tutku, istek, değer yargısı ve
inançların toplamıdır aslında… Ama…
Köroğlu
gerçekten yaşamış mıdır, yaşamış ise kimdir?
Köroğlu
hakkında bilgileri ilk veren, anlatılanları derleyip yazıya geçiren Polonyalı
şair, araştırmacı ve diplomat “Aleksander Borejko Chodzko” dur. Kitabında şöyle
diyor Chodzko… “Bizim eserimizde anlatılanların kahramanı ‘Kurrooğlu’dur.
Kendisi ‘Tuka’ Türkmenlerinden olup Kuzey Horasan’ın yerlilerindendir ve 17.yy.ın
ikinci yarısında yaşamıştır. Kurrooğlu, ‘Khoi (Hoy)’ ile ‘Erzerum (Erzurum)’
şehirleri arasında bulunan İran’dan Türkiye’ye uzanan büyük ticaret yolundan
(İpek Yolu) geçen kervanları yağmalamak ve bu sırada doğaçlama şiirler söylemek
suretiyle adını meşhur etmiştir…”
Azerbaycanlı
araştırmacı Mirza Velizade Köroğlu’nu, “Kafkasya Hanlarına isyan eden biri”
olarak kabul ederken, Evliya Çelebi Köroğlu’ndan “Çerkeş taraflarında yaşamış
bir haydut” olarak söz eder…
Ünlü
halk bilimci, halk edebiyatı ve folklor araştırmacısı Pertev Naili Boratav’a
göre ise Köroğlu, “Celali isyanlarına karışmış bir Celali reisidir”. Tarihi
kişilikleri romanlaştıran A.Haydar Avcı’da yine Boratav’la aynı görüşü
savunur.
Araştırmacıların
çoğu, Köroğlu’nun eşkıya olduğu konusunda hemfikir olsalar da farklı görüşü
savunan uzmanlarda vardır elbet…
Misal
tarihçi ve Türkolog “Zeki Velidi Togan” Köroğlu’nu, “ihanet yöntemi ile ele
geçirilerek öldürülen ‘Saka’ların kahramanı ve ‘Metehan’ ile birleştirir”…
Ziya
Gökalp ise “Köroğlu karakterinin prototipi Gazneli Mahmut’tur” der…
Yaşayıp
yaşamadığı tam olarak bilinmese de…
Kimliği
hakkında tam bir bilgi olmasa da…
Köroğlu,
halkın kahramanıdır. Zenginden alır fakire verir, zalimin hakkından gelir…
Yaşamamış
bile olsa hayallerin kahramanı, gönüllerin kurtarıcısıdır o…
Kimin
başı sıkışsa yetişir, kim “Aman” dese koşar Köroğlu…
Tıpkı
deyimin öyküsünde olduğu gibi…
Nasıl
olmuş bilinmez ama rivayete göre Köroğlu’nun Kıratı çalınır…
Kırat
olmazsa Köroğlu olabilir mi? Köroğlu için Kırattan önemli ne olabilir ki?
Arar
tarar, sorar soruşturur, diyar diyar gezer kimse görmemiştir Kıratı…
Yolu
tesadüfen İstanbul’un Avrupa yakasında bir at pazarına düşer. Pazarı gezerken
bir bakar ki Kırat karşısında… Kırat’ta tanır Köroğlu’nu kişner, şaha kalkar,
eşinir…
Köroğlu
müşteri gibi yaklaşır satıcıya…
Bir
iki hoş beş, bir iki “en son kaça olur” falan derken atlar Kıratın üstüne…
Kırat
ise kuş olur uçar sanki…
Satıcı
Köroğlu’nun peşine takılsa da…
Köroğlu
ve Kırat ulaşırlar Sirkeci sahiline…
Köroğlu
bir sal kiralar, Üsküdar’a doğru yola çıkarlar hemen…
Satıcı
kıyıya vardığında onlar çoktan varmıştır Üsküdar’a…
Satıcı
sorar, soruşturur “beyaz bir at üstündeki adamı” ama…
Teknecinin
bir yanıtlar…
“Ohoo… Boşuna uğraşma
beyim… Atı alan Üsküdar’ı geçti…”