“Yangıcak”…
Köyün
birinde bir eşek, çocukların en sevdiği hayvanmış, “Uzunkulak” koymuşlar adını…
Her gün yanına gelir, taze ot, su getirir onunla oynarlarmış.
Uzunkulak’
da memnunmuş halinden, sırtına binmelerine bile itiraz etmezmiş hiç…
Bir
gün kaybolmuş Uzunkulak.
Çocuklar,
çok üzülmüşler eşeğin kayboluşuna… Aramışlar, taramışlar ama nafile… Çocukların
üzüntüsü köy ahalisini de etkilemiş, onlarda katılmışlar aramaya.
Ama
yok, yok, yok… Bulamamışlar Uzunkulak’ı…
Köyün
kahvesinde hem dinlenip, hem de durum değerlendirmesi yaptıkları sırada
bakmışlar ki, köyün yaşlılarından, bunamış diye düşünüp gülüp eğlendikleri
birisi bağladığı bir iple getiriyor Uzunkulak’ı…
Hemen
etrafını çevirip sormuşlar, “Bunca adamın bulamadığı eşeği, sen nasıl buldun?”
diye…
“Kolay
oldu” demiş ihtiyar. “Eşeğin yerine koydum kendimi ve eşek olsam nereye
giderdim diye düşündüm…”
“Empati”,
İngilizce “içinde duyma, hissetme” anlamında “empathy” sözcüğünden geçmiş
dilimize. Sözcük Latince “iç, içine, içinde” anlamındaki “em” önekiyle, Eski
Yunanca “ıstırap, acı duymak, algılama” anlamındaki “patheia” sözcüğünden
türetilmiş.
TDK
Sözlüğünde ise “Kişinin kendisini başka bir bilincin yerine koyarak, söz konusu
bilincin duygularını, isteklerini ve düşüncelerini denemeksizin anlayabilme
becerisi, Duygudaşlık, Eşduyum” olarak açıklanıyor.
Yani
empati, bir insanın kendisini başkalarının yerine koyarak onların duygu ve
düşüncelerini doğru olarak anlaması kısacası…
Bebekler
üzerinde yapılan araştırmalara göre empati, doğuştan oldukça yüksek seviyelerde
gelen bir yetenek…
Ama
değişen koşullara göre yok olması oldukça hızlı. Kazanmak ise oldukça zor…
Çünkü
insanın önce kendi davranış ve düşüncelerini anlaması, geçmişinden ders alması
gerekiyor.
Alman
fenomenolog Edith Stein’a göre, “Empati kurma kolaylaştırılabilir,
engellenebilir veya kısıtlanabilir ama olması için zorlanamaz…”
Telepatik
bir yanı da var empatinin. Çünkü yapılan araştırmalarda birbirlerine manevi
bakımdan çok bağlı kişilerin, aynı bedensel acıları hissettikleri görülmüş…
Misal,
bir deneyde yavrularından kilometrelerce uzağa götürülen bir anne tavşanın,
yavruları öldürüldüğünde acı acı bağırması bunun delili olmuş…
Bu
gözlem ve deneyler göstermiş ki insan ya da hayvan fark etmeksizin, anne ve
çocuklar arasındaki empati çok yüksek…
Yine
görülmüş ki empati kurma yeteneği, erkeklere oranla kadınlarda daha fazla…
Ayrıca
yaş ilerledikçe empati kurma yeteneğini de artıyor.
Hoffman’a
göre, “İnsanlar kendilerine benzer insanlarla empati kurmada daha istekli ve
daha başarılılar. Daha fazla birlikte olan, kültür ve yaşamları benzer
kişilerin empati kurabilme isteği ve olasılığı daha fazla…”
Deneyimlenmiş
bir başka gerçek ise Psikopatlık, Narsistlik, Şizofreni gibi kişisel
bozuklukların hepsi empati eksikliğinden kaynaklanan rahatsızlıklar…
“Antipatik”
yani… Empatinin tam zıttı yani…
Empatinin
iki farklı kavramla karıştırılmaması gerekiyor. Bunlar…
“Duygu
Bulaşması” ve “Sempati”…
“Duygu
Bulaşması, bilinç dışı ve otomatik olarak, başka bir kişinin duygusal durumunu
taklit etmeye başlamak” demek…
“Sempati”
ise “bir insanın sahip olduğu duygu ve düşüncelere taraf olmak”
anlamındadır. Karşımızdaki kişinin duygu
ve düşüncelerini anlamak, kendimizi onun yerine koymak şart değildir. Sempati,
o karşıdaki insanın duygu ve düşüncelerine yakınlıktır. Hak vermek, taraf
olmak, yandaş olmaktır…
Bir
serçe varmış… Başı kırçıllı, göğsü kınalı bir serçe…
Gök
gürlediği zaman tir tir titrer, korkudan kalbi yerinden çıkacak gibi olurmuş…
Ama
korksa da gök gürlediğinde yere yatar,
“Gök
yıkılmasın” diye ayaklarını havaya kaldırarak gökyüzünü tutmaya çalışırmış…
Bir
yandan da kendi kendine söylenir, “Korkumdan kırk kantar yağım eridi” dermiş…
Bir
gün birisi demiş ki…
“Sen
kendin beş dirhem gelmezsin, nasıl oluyor da kırk kantar yağın eriyor?”
Bunun
üstüne serçe, “Sen ne anlarsın” deyip devam etmiş…
“Herkesin
dirhemi de kantarı da kendine göredir”…
Herkesi
kendi koşullarında değerlendirmeyi öğrendiğimiz gün, başkalarının duygu,
düşünce ve davranışlarını anlamak mümkündür çünkü…
“Yangıcak “olmaksa, dost
olmak ve her şeyden önemlisi de insan olmaktır kısacası…