“Herif”…
Toplumsal
cinsiyet kavramları ara cinsiyetler dahil tüm cinsiyetleri kapsar.
Ama
“toplumsal cinsiyet çalışmaları” genellikle kadınlar üzerinedir.
Oysa
cinsiyet, ilişkisel bir durumdur. Birini diğerinden ayırmak zordur çünkü…
Oysa
kadınlık erkekliği, erkeklik kadınlığı belirler. Birindeki değişiklik diğerini
de değiştirir çünkü… “Ying ve yang” gibidir kısaca…
Az
da olsa “toplumsal cinsiyetin bir parçası olarak erkeklik” konusunda da
çalışmalar yapılmış elbet. 1970’lerde başlayıp 1990’larda gelişen bu
çalışmalarda görülmüş ki…
Erkekler
baskın cinsiyetin üyesi olarak, bu ataerkil toplumsal yapıdan elde ettikleri
yarardan daha çok bu yapının yarattığı erkekler arası hiyerarşiden zarar
görüyorlar.
Yani
“erkeklik”, erkeklerinde başına bela… Şöyle ki…
Erkeklik
biyolojik olmanın ötesinde, sosyolojik bir “olgu”…
Ama
toplumun kültürel, ekonomik ve en çok da siyasi yapısına göre şekillenen bu
“baskın erkeklik” olgusu, toplumun kabul ettiği ve istediği bir erkek olma hali
olmasına karşın, toplumdaki tüm erkeklerin olmak istediği bir erkeklik hali
değil.
Baskın
erkekliğe az sayıda erkek inanıyor, destekliyor ve elinde tutmaya çalışıyor.
Ama
erkekler, inanmadıkları ve desteklemedikleri toplumdaki bu “baskın erkeklik”
normları nedeniyle ne erkeklere ne de kadınlara yaranamıyorlar…
Ve
yine görülmüş ki…
Erkekliğin,
kadınlığın zıttı olarak kurgulanışı, 18.yy.dan itibaren modern burjuvazinin
kuruluşu ile olmuş. Ama her toplum, kendi tarihsel koşulları içinde erkeklerin
kadınlardan üstünlüğünü sağlama koşuluyla aile, okul, ordu gibi kurumlara
kendine özgü cinsiyet anlayışı kurmasına izin vermiş. Böylece de birbirinden
farklı erkek cinsiyet kimlikleri oluşmuş ve bunlar birbirleri ile hep rekabet
içinde olmuşlar…
Böyle
diyor araştırmalar…
Oysa
mesele “erkek olmak” değil “adam olmak”tır bence…
Bazı
seksist yaklaşımlara göre ikisi aynı şeymiş gibi algılansa da…
“Adam
olmak”, toplumun kuralları ve istekleri doğrultusunda yaşayan biri olmak yerine
farklı bir duruş sergilemektir. Sürüden ayrı olmak, erdemli olmak, ilkeli
olmak, dayatmalara karşı dik durmaktır…
Ahlaklı
olmak, belli bir duruşa ve sürekliliğe sahip olmaktır.
Gerektiğinde
toplumun büyük çoğunluğunca benimsenen şeyleri sorgulamak, karşı koymak ve
sürünün burun kıvırdığı ideallere inanmaktır.
Adam
olmak, işin en güç yanı olan adam kalmayı başarmaktır…
Şimdi
gelelim “herif” sözcüğüne…
“Herif”
sözcüğü, TDK Sözlüğünde “Güven vermeyen, aşağı görülen, bayağı kimse” olarak
açıklanıyor.
Ayrıca
“Adam, Erkek, Koca, Bey (eş olarak)” gibi anlamlarda verilmiş… Ancak…
“Herif”
sözcüğü, Arapça “harif” sözcüğünden dilimize geçmiş.
“Zanaatkar,
Bir mesleğe veya loncaya mensup olan kimse, Meslektaş, Yoldaş” anlamında…
12.yy.da
“Meslektaş, Yoldaş” anlamında kullanılırken,
13.yy.da
“Arkadaş” anlamına bürünmüş,
15.yy.da
(olumsuz anlamda) “ Adam” anlamına dönüşmüş…
Şimdilerde
ise aile içi tartışmaların en önemli repliği halini almış…
“Heeriiff,
herif !!!… Boyu posu devrilesice herif!... Çiçek gibi kızıdım…
Ömrümü yediiin,
gençliğimi bitirdin herif!...”