14 Mayıs 2016 Cumartesi


“Herif”…
Toplumsal cinsiyet kavramları ara cinsiyetler dahil tüm cinsiyetleri kapsar.
Ama “toplumsal cinsiyet çalışmaları” genellikle kadınlar üzerinedir.
Oysa cinsiyet, ilişkisel bir durumdur. Birini diğerinden ayırmak zordur çünkü…
Oysa kadınlık erkekliği, erkeklik kadınlığı belirler. Birindeki değişiklik diğerini de değiştirir çünkü… “Ying ve yang” gibidir kısaca…
Az da olsa “toplumsal cinsiyetin bir parçası olarak erkeklik” konusunda da çalışmalar yapılmış elbet. 1970’lerde başlayıp 1990’larda gelişen bu çalışmalarda görülmüş ki…
Erkekler baskın cinsiyetin üyesi olarak, bu ataerkil toplumsal yapıdan elde ettikleri yarardan daha çok bu yapının yarattığı erkekler arası hiyerarşiden zarar görüyorlar.
Yani “erkeklik”, erkeklerinde başına bela… Şöyle ki…
Erkeklik biyolojik olmanın ötesinde, sosyolojik bir “olgu”…
Ama toplumun kültürel, ekonomik ve en çok da siyasi yapısına göre şekillenen bu “baskın erkeklik” olgusu, toplumun kabul ettiği ve istediği bir erkek olma hali olmasına karşın, toplumdaki tüm erkeklerin olmak istediği bir erkeklik hali değil.
Baskın erkekliğe az sayıda erkek inanıyor, destekliyor ve elinde tutmaya çalışıyor.
Ama erkekler, inanmadıkları ve desteklemedikleri toplumdaki bu “baskın erkeklik” normları nedeniyle ne erkeklere ne de kadınlara yaranamıyorlar…
Ve yine görülmüş ki…
Erkekliğin, kadınlığın zıttı olarak kurgulanışı, 18.yy.dan itibaren modern burjuvazinin kuruluşu ile olmuş. Ama her toplum, kendi tarihsel koşulları içinde erkeklerin kadınlardan üstünlüğünü sağlama koşuluyla aile, okul, ordu gibi kurumlara kendine özgü cinsiyet anlayışı kurmasına izin vermiş. Böylece de birbirinden farklı erkek cinsiyet kimlikleri oluşmuş ve bunlar birbirleri ile hep rekabet içinde olmuşlar…
Böyle diyor araştırmalar…
Oysa mesele “erkek olmak” değil “adam olmak”tır bence…
Bazı seksist yaklaşımlara göre ikisi aynı şeymiş gibi algılansa da…
“Adam olmak”, toplumun kuralları ve istekleri doğrultusunda yaşayan biri olmak yerine farklı bir duruş sergilemektir. Sürüden ayrı olmak, erdemli olmak, ilkeli olmak, dayatmalara karşı dik durmaktır…
Ahlaklı olmak, belli bir duruşa ve sürekliliğe sahip olmaktır.
Gerektiğinde toplumun büyük çoğunluğunca benimsenen şeyleri sorgulamak, karşı koymak ve sürünün burun kıvırdığı ideallere inanmaktır.
Adam olmak, işin en güç yanı olan adam kalmayı başarmaktır…
Şimdi gelelim “herif” sözcüğüne…
“Herif” sözcüğü, TDK Sözlüğünde “Güven vermeyen, aşağı görülen, bayağı kimse” olarak açıklanıyor.
Ayrıca “Adam, Erkek, Koca, Bey (eş olarak)” gibi anlamlarda verilmiş… Ancak…
“Herif” sözcüğü, Arapça “harif” sözcüğünden dilimize geçmiş.
“Zanaatkar, Bir mesleğe veya loncaya mensup olan kimse, Meslektaş, Yoldaş” anlamında…
12.yy.da “Meslektaş, Yoldaş” anlamında kullanılırken,
13.yy.da “Arkadaş” anlamına bürünmüş,
15.yy.da (olumsuz anlamda) “ Adam” anlamına dönüşmüş…
Şimdilerde ise aile içi tartışmaların en önemli repliği halini almış…
“Heeriiff, herif !!!… Boyu posu devrilesice herif!... Çiçek gibi kızıdım…
Ömrümü yediiin, gençliğimi bitirdin herif!...”