“Faşalaklı”…
Gelinle
damat çok mutluydu…
Evleniyorlardı nihayet.
Uzun
sürmüştü çünkü bekleyişleri.
İlişkilerine
destek verenler çoğunlukta olsa da karşı çıkanlarda olmuştu elbette.
Ama
asıl, hayatı daha rahat devam ettirecek koşulların oluşmasını beklemişlerdi.
Düğünleri
de oldukça eğlenceli ve keyifli geçmişti…
Oynamayan,
göbek atmayan kimse kalmamıştı…
Pist
oynayanlarla, eğlenenlerle dolup taşmıştı.
Ama
işte sonu yaklaşmıştı artık düğünün,
Salonun
onlara ayrılan saatleri tükenmişti çünkü…
Davetliler
yavaş yavaş salonu boşaltırken, bir yandan son tebrikler alınıyor,
Bir
yandan da o anı yaşatacak ve bir ömür saklanacak fotoğraflar çekiliyordu.
Ama
birden…
Bir
çığlık…
Bir
kadın çığlığı…
Oldukça
korkunç, insanı “çok kötü şeyler oldu” diye düşündüren,
İçini
korku ile dolduran, dizlerinin bağını çözen bir çığlık…
Önce
herkes korkuyla sesin geldiği yere döndü.
Ses
salonun kapısından geliyordu.
Çığlık
atan kadın dizleri üzerine düştü, sanki bayılmak üzereydi…
Sonra
herkes telaşla fırladı.
Gelinle
damat şaşkın kalakalmışlardı salonun orta yerinde…
Gelin
üzgün, şaşkın, telaşlı, korkmuş bir durumda sağa sola bakınıyordu…
Damat
ise ne yapacağını bilemeden öylece kalakalmıştı…
Gelinin
yanında mı kalmalı, olaya müdahale etmek için çıkmalı mıydı?
Bir süre
sonra gelini bir arkadaşına emanet edip dışarı çıktı.
Çığlık
atan kadın, salonun kapısındaydı hala…
Hem
ağlıyor hem de çığlık atmaya devam ediyordu.
Damat
kapıdan dışarı çıktı…
Oldukça
büyük bir kavga vardı dışarıda.
Gelin
tarafı ile damat tarafı arasında bir kavga…
Davetlilerin
yarısı kavgayı ayırmaya çalışsa da…
Diğer
yarısı birbirlerine yumruk sallıyordu.
Bir
süre sonra iki tarafın büyüklerinin ve yaşlılarının araya girmesi, hatta kendi
akrabalarına bir iki tokat atmalarıyla son buldu kavga.
Ama
gelinle damadın içinde bu kavganın tortusu hep kaldı…
O
güzel günü anacak fotoğrafları bile sınırlı kalmıştı çünkü…
Ansalar
bile bu kavgayı unutamadılar asla.
Oysa…
Kavga,
iyi yönetilememiş bir sürecin sonucuydu sadece…
Bir
düğün ritüeli olan “araba önü kesme” sonucu ağız dalaşı olarak başlamış,
Gençlerin
itiş kakışı ile kıvılcım almıştı.
Birilerinin
gelip “yapmayın, ayıp oluyor” demesi ile bitebilecek bir durumda iken,
Kadının
çığlığı ile alevlenmişti.
Herkes
ne olduğunu bile anlamadan hatta anlamaya bile çalışmadan yakaladığına vurmaya
başlamıştı.
Ağız
dalaşı itişmeye, çığlıkla birlikte itişme meydan savaşına dönüşmüştü.
Kısacası,
bir “faşalaklı” düğünü berbat etmişti.
Gelinle damadın içinde,
yıllarca kalacak tortuyu bile düşünmemişti…