“Kefen alacak adam, gözünün yaşından belli
olur”…
“Acı”
ve “Zevk”…
Biri
üzüntü ve hüznü, diğeri eğlence ve hazzı anlatan ve eğer “mazoşizm” türü acıdan zevk almak gibi bir
“ilgi alanımız” yoksa taban tabana zıt iki sözcük…
Ama
karıştı her şey…
İçinde
bulunduğumuz toplumda her şey karıştı.
Toplumun
tamamını ilgilendiren hiçbir olay, herkeste aynı etkiyi yapmıyor artık.
Birinin
üzüntüsü ve hüznü, diğerinin eğlence ve hazzı oluyor çünkü…
Ayrıştık,
ötekileştik, koptuk…
Kapı
komşumuzdan bile uzaklaşır olduk artık.
Hani,
toplumların hastalıkları olsa bizim topluma “Alzheimer” düşer derdim hep…
Ama
şimdi “Mazoşizm” de var.
Yaşanan
acıları, zevk çığlıkları atarak kutlayanlarla doldu her yer…
Bazıları
için “acı”, sadece bir sözcük ya da dili yakan bir tat duygusu artık…
Ama
ya acıyı sözcük olarak değil de gerçeğin ta kendisi olarak yaşayanlar için?
Ama
ya duyguyu dilde değil de içinde, gönlünde, tüm benliğinde hissedenler için?
Çünkü
acı tek başına ortaya çıkan bir şey değildir ki…
Yaşanan
kötü bir olayla, bir “kayıpla”, sevilen birinin elinden kayıp gitmesi ile
ilintilidir.
“Geri
gelmeyecek”, “bir daha asla olmayacak” duygusudur acıyı yaşatan…
Yaşanan
acıya sadece uzaktan bakan, acının gözlemcisi, “tüh tüh”, “vah vah” deyicisi
değilse insan, acıdan ayrı bir şey değildir, acının tam da kendisidir artık.
Acıyı
hissetmek için, asıl kaybedenin kendisi olması da gerekmez aslında…
“Empati”
yapmak bile yeter insana…
İngilizce
“içinde duyma” anlamında olan “empati” sözcüğünün aslı Eski Yunancadır ve
“hissetmek, acı duymak” anlamındadır.
Yani,
“başkasının yaşadığı acıyı içinde duymak, hissetmek, acı çekmek” demektir…
Ama
önemli olan istemektir…
“İstemek”
ise bir bakıma “zorunlu olmaktır” çünkü…
İsteğin
olduğu her yerde zorunlulukta vardır çünkü…
İstenmedik
bir şeyi yapma zorunluluğu bile zorunluluğun olması demektir çünkü…
Zorunluluk,
isteklerin gözden geçirilmesini ve derecelendirilmesini sağlar çünkü…
Zorunlu
olmadığını düşünürsen yapmazsın çünkü…
Ama
acıya ortak olup olmama meselesi değil yaşananlar, mesele birilerinin
acılarından birilerinin zevk alması artık…
Mesele
“timsah gözyaşları” bile dökmek değil, mesele “sevinç gözyaşları” dökmektir
artık. “Timsah gözyaşı dökmek” deyiminin içinde, “art niyetli ve içten
pazarlıklıda olunsa, sahtede olsa bir gözyaşı dökme eylemi” vardır çünkü…
Ateş
düştüğü yeri yakıyor…
Yaktı
da zaten…
Geriye
sadece külleri kaldı…
Zeki
bir adamın dediği gibi…
“Bir
şeyi gerçekten yapmak isteyen bir yol bulur, istemeyen mazeret bulur”…
Ortalık mazeretten
geçilmiyor artık…