17 Mayıs 2016 Salı


“Kefen alacak adam, gözünün yaşından belli olur”…
“Acı” ve “Zevk”…
Biri üzüntü ve hüznü, diğeri eğlence ve hazzı anlatan ve eğer  “mazoşizm” türü acıdan zevk almak gibi bir “ilgi alanımız” yoksa taban tabana zıt iki sözcük…
Ama karıştı her şey…
İçinde bulunduğumuz toplumda her şey karıştı.
Toplumun tamamını ilgilendiren hiçbir olay, herkeste aynı etkiyi yapmıyor artık.
Birinin üzüntüsü ve hüznü, diğerinin eğlence ve hazzı oluyor çünkü…
Ayrıştık, ötekileştik, koptuk…
Kapı komşumuzdan bile uzaklaşır olduk artık.
Hani, toplumların hastalıkları olsa bizim topluma “Alzheimer” düşer derdim hep…
Ama şimdi “Mazoşizm” de var.
Yaşanan acıları, zevk çığlıkları atarak kutlayanlarla doldu her yer…
Bazıları için “acı”, sadece bir sözcük ya da dili yakan bir tat duygusu artık…
Ama ya acıyı sözcük olarak değil de gerçeğin ta kendisi olarak yaşayanlar için?
Ama ya duyguyu dilde değil de içinde, gönlünde, tüm benliğinde hissedenler için?
Çünkü acı tek başına ortaya çıkan bir şey değildir ki…
Yaşanan kötü bir olayla, bir “kayıpla”, sevilen birinin elinden kayıp gitmesi ile ilintilidir.
“Geri gelmeyecek”, “bir daha asla olmayacak” duygusudur acıyı yaşatan…
Yaşanan acıya sadece uzaktan bakan, acının gözlemcisi, “tüh tüh”, “vah vah” deyicisi değilse insan, acıdan ayrı bir şey değildir, acının tam da kendisidir artık.
Acıyı hissetmek için, asıl kaybedenin kendisi olması da gerekmez aslında…
“Empati” yapmak bile yeter insana…
İngilizce “içinde duyma” anlamında olan “empati” sözcüğünün aslı Eski Yunancadır ve “hissetmek, acı duymak” anlamındadır.
Yani, “başkasının yaşadığı acıyı içinde duymak, hissetmek, acı çekmek” demektir…
Ama önemli olan istemektir…
“İstemek” ise bir bakıma “zorunlu olmaktır” çünkü…
İsteğin olduğu her yerde zorunlulukta vardır çünkü…
İstenmedik bir şeyi yapma zorunluluğu bile zorunluluğun olması demektir çünkü…
Zorunluluk, isteklerin gözden geçirilmesini ve derecelendirilmesini sağlar çünkü…
Zorunlu olmadığını düşünürsen yapmazsın çünkü…
Ama acıya ortak olup olmama meselesi değil yaşananlar, mesele birilerinin acılarından birilerinin zevk alması artık…
Mesele “timsah gözyaşları” bile dökmek değil, mesele “sevinç gözyaşları” dökmektir artık. “Timsah gözyaşı dökmek” deyiminin içinde, “art niyetli ve içten pazarlıklıda olunsa, sahtede olsa bir gözyaşı dökme eylemi” vardır çünkü…
Ateş düştüğü yeri yakıyor…
Yaktı da zaten…
Geriye sadece külleri kaldı…
Zeki bir adamın dediği gibi…
“Bir şeyi gerçekten yapmak isteyen bir yol bulur, istemeyen mazeret bulur”…
Ortalık mazeretten geçilmiyor artık…