13 Mayıs 2016 Cuma


“Bozuk saatin varsa köylüye götür, çavdar sapından zemberek taksın”…
Sokrates “Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir” derken,
Fuzuli, “Bilmiyorum diyebilmek bilgelik ister” der…
Ama bilmediğini bilmediğinden mi yoksa itiraf bilgeliğine sahip olmadığından mı bilinmez ama “o sözcüğü” demez, diyemez çoğu kişi…
Bilmek veya fikir sahibi olmakla, bilgi sahibi olmak karıştırılır çünkü…
“Cehalet” Arapça kökenli, “Bilgisizlik, Bilmezlik, Cehil” anlamında bir sözcük…
Yani kendine ve topluma zarar verecek derecede bilgisizlik…
Ama kulaktan dolma birkaç bilgiyi her şeyin sırrı gibi görmek kolay gelir.
Temellendirmeden, doğruluğunu araştırmadan, sorgulamadan kolay yoldan elde edilmiş kırık dökük birkaç şeyle dünyanın değiştirebileceğine inanılır.
“Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz” gerçeği akla bile getirilmez…
Ama konuşur, ahkam keser, akıl verir, vazife olsun olmasın her şeye dalınır.
Bir bilgeye sormuşlar; “Bir insanın akıllı olduğunu nasıl anlarsınız?” diye…
“Konuşmasından” demiş bilge. “Ya konuşmazsa?” diye tekrar sormuşlar.
Gülümseyerek yanıtlamış, “O kadar akıllı insan yoktur”…
Bilinen bir konuda cesaret göstererek “var olmak” önemli elbette…
Ama ya bilinmeyen konuda, “bilenden” daha çok var olmak?
Yani “Dunning-Kruger Sendromu” gibi misal…
Justin Kruger ve David Dunning ABD’de Cornell Üniversitesi’nde iki psikolog…
Bu iki bilim insanı 1999 yılında bir teori atıyorlar ortaya.
Bizde “cahil cesareti” denen türden bir teori… Diyorlar ki…
“Yetkin olmayan insanlar, bilgisizliklerini fark edecek, vardıkları sonuçlar ve talihsiz seçimlerin yanlışlığını anlayabilecek kapasiteye sahip değillerdir.”
“Yetkin olmayan insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedirler. Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır.”
“Yetkin olmayanlar en üst makamlara layık olduklarını düşünüp bu makamları isterken, yetkin olanlar mütevazı davranıp sessiz kalırlar.”
Araştırmalar başlar sonra… İnsanlar üzerinde fizyolojik ve zihinsel araştırmalar, öğrencileri üzerinde deneyler yapılır.  Bu araştırmalar sonunda şu sonuca varılır…
“İşinde çok iyi olduğuna yürekten inanan yetersiz kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymaz. Aksine her şeyin hakkı olduğunu düşünür”.
“Gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar çalışma yaşamında fazla alçak gönüllü davranarak öne çıkmaz, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmaz, kıymetlerinin bilinmesini beklerler. Beklerken de kırılır, kendilerini daha da geriye çekerler.”
Cahil bir toplumun özeti gibi sanki…
Nietzsche şöyle demiş…
“Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse bile, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder. Cahil bir toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen bir adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır”…
Sonrası mı?
“Bozuk saatin varsa köylüye götür, çavdar sapından zemberek taksın”…
“Köylü”, çoğunluğu anlatmak için sözün gelişi elbette…