28 Mayıs 2016 Cumartesi


“Navrak”…
“Vurur yüze ifadesi, bilmem ne olmuş bi’tanesi”…
Başlarda sadece bir şarkı sözüydü ama sonradan sosyal medyanın en sevdiği ve her duruma kullandığı “maymuncuk” oldu… Peki “ifadesi” gerçekten yüze vurur mu?
Kaynaklar Babil’de beden dili ve yüz okuyan kişiler olduğunu ve insanların “çözemedikleri” kişiler için bunlardan yardım istediğini yazıyor.
Ayrıca yine eski Çin’de “yüz okuma”, en ilgi duyulan alanların başında gelmiş. Konunun uzmanları insanların yüzüne bakarak onların kişiliklerini anlamaya çalışmışlar. Bunu yaparken de yüzde bulunan 12 noktanın sadece 5’ine bakmışlar.
Yani “kaş, göz, kulak, burun ve ağız”… Geriye kalan 7 noktayla, “çene, yüz çizgileri, kaşlar, baş tipi, ben, gamze” ile kimse ilgilenmemiş… Ama o zamanlar…
Çünkü şimdilerde uzmanlar, yüzde bulunan her noktayla ilgileniyor…
Misal, “Paul Ekman” ünlü bir antropolog…
1970’li yıllardan bu yana, “insan duygularının yüz ifadelerine ve mimiklere yansıması” konusunda bilimsel çalışmalar yapan bir uzman…
Paul Ekman’ın yaptığı çalışmalara göre ırk, ulus, cinsiyet veya kültür fark etmeksizin, insan duygularının yüzdeki yansıması evrenseldir. 6 temel ifade, yani “Öfke, Korku, Tiksinme, Mutluluk, Üzüntü ve Şaşırma”, tüm insanlarda aynı mimiklerle ifade ediliyor. Hatta Ekman, Papua Yeni Gine’de daha önce hiç başka bir insan ırkıyla karşılaşmamış yerlilere, değişik ırk ve ulustan insanların resimlerini gösterdiğinde, ilkel kabile üyeleri bile bu duyguların yüzdeki yansımasını hemen anlamış…
Paul Ekman, “Face” (Yüz) adını verdiği çalışmalarında, “korku” gibi en evrensel olanından, “Latin Amerika alaycı gülümsemesi”ne kadar, her türlü ifadeyi bir araya getirip “hangi duyguların yüzdeki hangi kasları harekete geçirdiğini” belirliyor.
Yaptığı bu bilimsel çalışmanın sonuçları ise şimdilerde, havaalanlarında yaygın olarak bulunan terör eylemi gerçekleştirme olasılığı olanlara karşı “yüz tanıma sistemleri”nden, kumarhanelerde hile yapanları tespit eden kameraların içindeki akıllı yazılımlara kadar pek çok yerde kullanılıyor.
Ekman’a göre  “yüz ifademiz”, içimizdeki şeylerin dışa yansımasından başka bir şey değildir. Niyetimiz, hedef, düşünce, mutluluk veya kızgınlığımız, karşı tarafa olan tüm duygularımız hep yüzümüzdedir…
“Yüz ifadesi” denen şey aslında, beyinden gelen sinyaller sonucu, yüzdeki belli kas gruplarının kasılmasıdır ki bu nedenle de duygu ve düşünceleri okumak için ana araç yüzdür ve yüz, duyguların birincil merkezidir. Hatta on binden fazla ifade yüzden okunabilir… Hatta bazı insanların yüz ifadeleri, onların kişiliklerini, tutum ve ahlaki değerlerini de gösterir. Şöyle diyor Paul Ekman…
“İnsanlar çoğu zaman sergilenen yüz ifadelerine bakmadıkları için birbirlerini anlamakta sorun yaşarlar”…
Ve yine California Berkeley Üniversitesi’nde “Keltner” ve Harker” tarafından 30 yıl boyunca yapılan bir araştırma sonucuna göre, “Gülümseme, olumlu duyguların davranışsal yansıması ve kendisi ile ilgili olarak çevreye verdiği olumlu bir mesajdır.
Gülümseme aynı zamanda bireylerin kişiliğine ve geleceğine yönelik ipuçları veren en önemli göstergedir. Böyle kişiler daha dışadönük, anlaşılmaya ve anlamaya açık, düşünceli empati yeteneği olan kişiler olduklarından daha sağlıklı ilişkiler kurar ve daha başarılı olurlar. Zevk ya da mutluluk gösteren tek gülümseme, göz çevremizdeki kaslarla yanak kaslarımızın aynı anda çalıştığı gülümseme şeklidir. Bunun dışındakiler ise sahte gülümsemelerdir.” Şimdi…
“Navrak” sözcüğü, “Yüz, çehre”, “Kılık, giyiniş” olarak açıklansa da aslında genel geçer anlamı “Yüzün aldığı sevinç ifadesi, yüzdeki aydınlık olma durumu, ışık” şeklinde açıklanabilir…
Ancak “Navrak” bir kimsenin yüzünde görülen sıcak, olumlu, dışadönük duyguların eksikliğini belirtmek amacıyla, olumsuz anlam yüklenerek kullanılan bir sözcüktür…
Genellikle yergi ve kızgınlık amaçlı “navraksız” şeklinde kullanılır çünkü…
Hani “meymenetsiz” gibidir ya da eskilerin çok kullandığı “nursuz” gibi…
Misal, “Navraksız” denir,
“Hay senin navrağına tüküreyim” denir,
“Navrağı batası” denir…
Ki günümüzde her yer, özellikle de siyaset bunlarla doludur…