25 Mart 2016 Cuma


"Biri bilmen, beşi bilmen sınırdaki taşı bilmen"...
Verdiğim “kamera oyunculuğu” derslerinin bir bölümünü “Beden Dili”ne ayırıyorum.
“Mesafeler” ise beden dilinin önemli konularından biri…
Herkesle, her zaman, her yerde aynı mesafede olmayı reddediyor çünkü “beden”…
Farkında olmasak da bedenimiz, gerekli gördüğü sınırı çiziveriyor hemen.
“Mesafe” olgusu, ülkelere ve iklimlere göre mesafe farklılıkları gösterse de…
“Mahrem”, “Kişisel”, “Sosyal” ve “Genel” olmak üzere dört alandan oluşuyor…
Bizde “mahrem alan” 0 - 25 santim…
Sadece anne, baba, kardeş, eş ve çocuğumuz gibi yakınlarımız giriyor o alana…
“Kişisel alan”,  25 - 100 santim ki…
Buraya da çok yakın arkadaşlarımızı alıyoruz…
“Sosyal alan”, 1 - 2,5 metre…
Günlük yaşamımızda bir şeyler paylaşmak durumunda olduğumuz insanları bu alanda kabul ediyoruz…
“Genel alan” ise 2,5 metrenin üzeri…
Hiç tanımadığımız tüm insanları, bu sınırın ötesine atıveriyoruz hemen…
İşte o nedenledir ki…
Asansör ya da toplu ulaşım gibi yerlerde huzursuz oluyoruz…
Fiziksel olarak durum böyle…
Peki ya duygusal olarak?
İşte sorun da orada başlıyor zaten…
Çünkü beynimiz ya da kalbimiz devreye girdiğinde o sınırı çizemiyoruz.
“Nazik olmak”, “sevimli olmak”, “seviliyor olmak”, “anlayışlı olmak”, “yakın olmak”…
Ya da “yanlış anlaşılmamak”, “yanlış anlamamak”, “yardımcı olmak”…
Dahası da sayılabilecek ama bizi “yoran” bu gibi nedenlerle çizemiyoruz o sınırı…
İnsanları memnun etmeye, mutlu etmeye çabalıyor,
Bu çabaların bize belki de yakınlık olarak dönmesini bekliyoruz.
Kendi işlerimizi bile erteleyip başkalarına yardım etmeyi seçiyoruz.
Başkalarının hata yapmalarını önlemeye çalışıyor,
Başlarına gelebilecek kötü şeyler için uyarmaya ya da korumaya çabalıyoruz…
Kısaca koyamıyoruz o sınırı, varsa da gevşiyoruz, gevşetiyoruz…
Oysa sınırları yanlış anlamak en kolay iş…
Hele bir de “niyette varsa”…
Çünkü gösterilen her yakınlık, sınırlarımıza yapılan saldırı olarak dönüyor hemen…
Biz sınırlarımıza çok sadık olsak bile,
Karşımızdakine “hayır” demeyi becerebilsek bile,
Karşımızdaki tarafından darmadağın ediliveriyor o sınırlar…
Hele bir de ilk “sınır aşımında” müdahale etmemişsek,
“Aman şimdi kırgınlık çıkmasın” demişsek,
Sınırı aşmak, alışkanlık yapıyor bazılarında.
İşte o zaman geldiğinde de…
Belki tepki koyup tehditler savuruyoruz…
Belki sinirlenip hesap soruyoruz…
Belki çok öfkelenip cezalandırmak istiyoruz…
Belki de sadece gülüyor ve laf sokuyoruz…
“Biri bilmen, beşi bilmen, sınırdaki taşı bilmen”…