"Feriştah"...
“Sen
kimsin lan!!.. Sen git de feriştahın gelsin hemşerim!!...”
Belki
bize söylenmiş, belki de biz söylemişizdir.
Hadi
olmadı, denk geldiğimiz bir tartışmada “kulağımıza çalınmıştır”.
Biri,
diğerinden üstün olduğunu kanıtlamak için hemen bu söze sarılır çünkü…
Siyasetçide
kürsüden böyle bağırır,
Sokaktaki
adam da…
Kim
olursa olsun, herkes kendini sadece “feriştah”la eş tutar.
Bir
de…
Yılmaz
Erdoğan’ın yazdığı “Bir Demet Tiyatro”da bir “Feriştah” vardı.
Ki o
da kendini en iyilere, güçlülere, yakışıklılara “denk” görüyordu…
Ama
bahtına düşen, sadece garip bir oduncuydu…
Sözlükler
“feriştah” sözcüğünü,
“En
iyi, en üstün” olarak açıklıyor.
Argoda
ise “bir işte en usta, bir işi en iyi yapan kimse” anlamında…
Feriştah
sözcüğü dilimize Farsçadan geçmiş.
Aslı,
Orta Farsça “firişte” sözcüğünden evrilmiş olan Farsça “firiştah” sözcüğü…
Gerçek
anlamı, “çok güzel gök varlıkları” yani “elçi, ulak, melek” demek…
Uzmanlara
göre, sözcüğün geçmişi Milattan önceki dönemlere, Zerdüşt kutsal metinlerine
kadar uzanıyor ve o metinlerde “fraeşta” olarak geçiyor…
Ama
hepsinde de aynı anlamda, yani “ulak, elçi, melek” anlamında…
“Feriştah”
sözcüğü, 4 büyük melek için kullanılan bir sözcük.
Bütün
dinlerdeki 4 büyük melek için…
İslam
dinine göre, nurdan yaratılmış, insani özellikleri olmayan, iradesi olan fakat
şeytan tarafından “musallat” olunmadıkları için, bu iradelerini kötüye
kullanmayan, günahsız, Tanrı katında makamları sabit olan varlıklar olan
melekler için…
Yine
İslam dinine göre, Tanrının emir ve yasaklarını peygamberlere ileten ve
meleklerin en büyük ve üstünü olan “Cebrail”, doğa olaylarını idare eden
“Mikail”, kıyamet günü “sûr”a üfleyecek olan “İsrafil” ve canlıların canını
alma görevi bulunan “Azrail” için kullanılan bir sözcük “feriştah”…
O
nedenle…
Birilerine
“dayılanıp”, “posta koyarken”,
“Sen
kimsin la, sen git de feriştahın gelsin” derken,
Bir
kez daha düşünmeli demek ki insan…
Yoksa…
Gelirse
görürsün gününü…