3 Mart 2016 Perşembe


"Hoşafın yağı kesildi"...
Osmanlı’nın sıkıntılı zamanları…
Yeniçeri Ocağı hemen her şeyin merkezinde, kafalarına esen her şeyde isyan bayrağı açılıyor. Ne alışkanlıklarından vazgeçiyorlar, ne de düzenlerinden…
Yapılan iyileştirme çabaları bile, eğer alışkanlıklarının ötesine geçiyorsa yanlış yorumlanıyor. Sonunda ya “kazan kaldırılıyor” ya da Saray’a yürünüyor…
İşte şimdilerde “zoru görünce pes etmek, kabullenmek, hoşnutsuzluk yaratan bir durum karşısında üzülerek ne diyeceğini bilememek, söyleyecek söz, verecek karşılık veya yapacak bir şey bulamayacak duruma düşmek” anlamlarında kullanılan “hoşafın yağı kesildi” deyiminin ortaya çıkışı da tam böyle bir durumun sonucu…
Öykü şöyle…
Yeniçeri Ocağı ve binlerce Yeniçeri…
Onlar için koca koca kazanlarla yapılan, tonlarla ölçülebilecek yemekler…
Onca Yeniçeri’ye yemek dağıtmakla görevli belki de bıkkın, yılgın meydancılar…
Önlerinde kazanlar, ellerinde üzerlerinde ayet ve dualar yazılı kallavi kepçeler…
Belki bıkkınlıktan, belki alışkanlıktan, belki de kendinden öncekilerden gördüğü sırayla yaptıkları yemek dağıtımı…
Önce yağlı yemekten bir kepçe,
Sonra pilavdan bir kepçe,
Ardından hoşaftan bir kepçe…
Bir de diğer yemeklerden kepçeye bulaşıp hoşafa geçen,
“Hoşafın üzerindeki kalın bir yağ tabakası”…
İşleri de rutin, yemek dağıtım sırası da…
Ayrıca da bu rutine alışmış, normal saymış, doğru bulmuş Yeniçeriler…
Gün geliyor Yeniçeri Ocağı’nın “Ağa”sı değişiyor.
Bakıyor ki yemek dağıtım sırası yanlış ve düzeltmekte çok kolay…
Çağırıyor, topluyor meydancıları ve diyor ki…
“Yanlış yapıyorsunuz. Kepçeyi yağlı yemeklere daldırmadan evvel, temizken önce hoşafı dağıtın, sonra yağlı yemekleri dağıtın”…
Demesine diyor ama “hoşaftaki yağa” alışan, olması gerekenin o olduğunu sanan Yeniçeriler, “hoşaf üzerinde yağ tabakasını” göremeyince isyan bayrağını çekiyorlar.
“Hakkımızı yiyorlar, istihkakımızdan çalıyorlar”…
“Hoşafın yağını bile kestiler. Yağlı hoşaf isterüüük !!”…