28 Şubat 2016 Pazar


"İki dirhem bir çekirdek"...
“Üüff fıstık gibi olmuşsun kıızzz !...”
Anlam olarak aslında kılık kıyafeti kapsamasa da…
Şimdilerde böyle deniyor.
Ama eskiden…
Giyim kuşamına özen göstermiş, şık giyinmiş bir tanıdık, bir arkadaş, yakın bir dost görüldüğünde, “ay hemşire, vallahi iki dirhem bir çekirdek olmuşsunuz” deniyormuş…
Gelelim deyimin öyküsüne…
Ağırlık ölçüsü olarak “okka”nın kullanıldığı zamanlar ve bir okka 1283 gram…
“Dirhem” ise hassas bir ağırlık ve okkanın 400’de biri…
Yani İstanbul için kabul edilen ölçüsüyle 3,207 gram…
Bu nedenle de dirhem, hassas terazilerin ölçüsü olmuş… Altın ve değerli madenlerle uğraşan sarraflar hep “dirhemle satmışlar”. Ancak bu hassas teraziler için daha küçük, daha hassas başka bir ölçüye de gerek duyulmuş…
Buna da “çekirdek” denmiş ki ağırlığı 5 santigram… Bu ölçü için de bildiğimiz bir meyvenin çekirdeği kullanılmış…
“Harnup” yani Keçiboynuzu çekirdeği…
Çünkü…
Keçiboynuzu çekirdeği, boyutları ne olursa olsun, doğada ağırlığı değişmeyen tek tohum, tek çekirdek… Sert yapısı nedeniyle, su ve diğer dış etkenlerden de asla etkilenmeyen bu çekirdeğin her birinin ağırlığı 0,2 gram…
Bu nedenledir ki antik çağdan bu yana, altın ve değerli madenlerin tartılmasında hep keçiboynuzu çekirdeği kullanılmış… Günümüzde bile değerli taşlarda ölçü olarak kullanılan “karat”, bu çekirdekten gelir ve bir karat, 0,2 grama eşittir.
Çünkü…
Keçiboynuzu, Yunanca “keration” demektir ve Arapça “kırat/karat” sözcüğü  bu sözcükten türetilmiştir…
Bu bilgilerden sonra tekrar başa dönelim…
Deyimin ortaya çıktığı dönemlerde Osmanlı, dirhemle ölçülen gümüş paraların yanı sıra, oldukça değerli bir altın para da kullanıyormuş ki o paranın da ağırlığı da “iki dirhem, bir çekirdek” ölçüsündeymiş…
Yani…
Şık ve iyi giyinmiş arkadaş ve dostlarına “iki dirhem bir çekirdek olmuşsun” yakıştırması yapanlar, “altın para gibi kıymetli olmuşsun” -  “altın gibi değerli olmuşsun” demek istemişlerdir aslında…