"Dört diyon, dokuz diyon, topluyon otuz diyon"...
“La
gardaşım sen bana dün ölee dimedin mi?”
“Ne
dimedim mi?”
“Hani,
böyleykene böyle didin ya…”
“Hee
didim…”
“Eee?”
“Ne
e’si?”
“La
gardaşım, hasta itme adamı… Ne dimek la ‘ne e’si?’ Dün didiğin başka, bugün
didiğin bambaşka… ‘Uydum akıllı mısın sen?”
“Eyi
de gardaşım, dün dündür, bugün de bugün…”
“La
git allasen… Götün başın ayrı oynuyo senin. Dün başka gonuşuyon, bugün başka
gonuşuyon…Ürüzgar nireden eserse, oraya dönüyon…”
“Valla
bu iş böölee... İşine gelirse…”
“La
git!.. Bi de iş deyip duruyon… Döneklik la senin yaptığın… İşine nasıl gelirse
ölee diyon… Menfaatin neree dirse onu yapıyon…”
“N’apacadım
ya?”
“N’apacan,
sözünde duracan… Emme sen n’apıyon? Bi dört diyon, bi doğuz diyon, sonaa
topluyon otuz diyon…”
Belki
de böyle oldu…
Ama
bilmiyoruz…
Bildiğimiz,
Kayseri ağzıyla bu deyimin söylenişinin,
“Dört
diyon, doğuz diyon, topluyon otuz diyon” şeklinde olduğu…
Ticarete
ve hesaba iyi çalışan kafalar,
“Kıssa”sını
da deyimini de buradan çıkarmış belli ki…
Kim
ki “bir dediği bir dediğini tutmuyor”,
Kim
ki “önce kendi çıkarını gözetiyor”,
Kim
ki “işine geldiği gibi yorumluyor”,
Kim
ki “içten pazarlıklı davranıyor”
Pazarlık
yapar gibi bir eleştiri ile karşılaşmış hemen…
“Dört
diyon, dokuz diyon, topluyon otuz diyon”…