26 Şubat 2016 Cuma


"Dört diyon, dokuz diyon, topluyon otuz diyon"...
“La gardaşım sen bana dün ölee dimedin mi?”
“Ne dimedim mi?”
“Hani, böyleykene böyle didin ya…”
“Hee didim…”
“Eee?”
“Ne e’si?”
“La gardaşım, hasta itme adamı… Ne dimek la ‘ne e’si?’ Dün didiğin başka, bugün didiğin bambaşka… ‘Uydum akıllı mısın sen?”
“Eyi de gardaşım, dün dündür, bugün de bugün…”
“La git allasen… Götün başın ayrı oynuyo senin. Dün başka gonuşuyon, bugün başka gonuşuyon…Ürüzgar nireden eserse, oraya dönüyon…”
“Valla bu iş böölee... İşine gelirse…”
“La git!.. Bi de iş deyip duruyon… Döneklik la senin yaptığın… İşine nasıl gelirse ölee diyon… Menfaatin neree dirse onu yapıyon…”
“N’apacadım ya?”
“N’apacan, sözünde duracan… Emme sen n’apıyon? Bi dört diyon, bi doğuz diyon, sonaa topluyon otuz diyon…”
Belki de böyle oldu…
Ama bilmiyoruz…
Bildiğimiz, Kayseri ağzıyla bu deyimin söylenişinin,
“Dört diyon, doğuz diyon, topluyon otuz diyon” şeklinde olduğu…
Ticarete ve hesaba iyi çalışan kafalar,
“Kıssa”sını da deyimini de buradan çıkarmış belli ki…
Kim ki “bir dediği bir dediğini tutmuyor”,
Kim ki “önce kendi çıkarını gözetiyor”,
Kim ki “işine geldiği gibi yorumluyor”,
Kim ki “içten pazarlıklı davranıyor”
Pazarlık yapar gibi bir eleştiri ile karşılaşmış hemen…
“Dört diyon, dokuz diyon, topluyon otuz diyon”…