25 Şubat 2016 Perşembe


"Siftinmek"...
Tam unutulmak üzereydi ki…
Birden parladı.
Sonrasında ise pek sevdi gençler.
Argo anlamlar yükleyenler de oldu, istediği yere çekenlerde…
Ama…
Anımsanması, günlük dilimize tekrar girişi konusunda bir bilgimiz olmamasına karşın,
Çocuğuna sinirlenen bir anneden çıkması da olası…
Çünkü…
Anneler, çocuklarına kızdıklarında,
Onların asla anlamayacağı sözcükleri anımsayıp, kullanmada oldukça hevesliler nedense…
“Kıssa” içerdiğinden midir, tek sözcükle çok şey anlatılabildiğinden midir bilinmez,
Sevinç, hüzün ya da kızgınlık anlarında daha çok anımsanır, kullanılır eski sözcükler…
 “Anne yaa… Benim karnım çok acıktı…”
“Mutfak benim cebimde mi? Siftinip durana kadar, kalk da hazırla…”
“N’apana kadar? Ya anne sen nece konuşuyosun?”
“Anlayan anladı… ‘Siftinme’ dedim n’olmuş? Yalan mı dedim?  Sabahtan beri devirdin bi yerlerini, kaşınıp duruyosun…”
Tam böyle olmasa da…
Olmadığının da garantisi yok…
Bu ve buna benzer şeyleri, biz de yaşadık, gençler de yaşıyorlar…
Eh ne de olsa,
Bu da bir tür “kültür aktarımı”…
Kısaca…
“Siftinmek” sözcüğü, halk arasında genel olarak,
“Omuzları oynatarak, giysi yardımı ile kaşınmak” anlamında kullanılmış…
Ancak…
Denizli, Bilecik, Amasya, Antalya, Adana, Nevşehir, Kırşehir ve Niğde ‘de,
“Zaman geçirmek, oyalanmak” anlamında kullanılırken,
Eskişehir’de “kaşınmak”,
İçel’de “amaçsız, tembel tembel dolaşmak” anlamlarında da kullanılmış…
Türk Edebiyatında Mahmut Şevket Esendal,
“Bunamış işte. Kadın gördü mü dayanamıyor, siftiniyor. Bir halt edeceğinden mi?” diyerek, “oyalanmak, zaman geçirmek” anlamında kullanırken,
Yakup Kadri Karaosmanoğlu,
“Mahallede duvar kenarlarında siftinip pinekleyen uyuz, kör, topal köpeklerden başka kimse yoktur.” diyerek, “kaşınmak, bir yere sürtünerek kaşınmak” anlamında kullanmış “siftinmek” sözcüğünü…