"Siftinmek"...
Tam unutulmak üzereydi ki…
Birden parladı.
Sonrasında ise pek sevdi gençler.
Argo anlamlar yükleyenler de oldu,
istediği yere çekenlerde…
Ama…
Anımsanması, günlük dilimize tekrar
girişi konusunda bir bilgimiz olmamasına karşın,
Çocuğuna sinirlenen bir anneden çıkması
da olası…
Çünkü…
Anneler, çocuklarına kızdıklarında,
Onların asla anlamayacağı sözcükleri
anımsayıp, kullanmada oldukça hevesliler nedense…
“Kıssa” içerdiğinden midir, tek sözcükle
çok şey anlatılabildiğinden midir bilinmez,
Sevinç, hüzün ya da kızgınlık anlarında
daha çok anımsanır, kullanılır eski sözcükler…
“Anne yaa… Benim karnım çok acıktı…”
“Mutfak benim cebimde mi? Siftinip
durana kadar, kalk da hazırla…”
“N’apana kadar? Ya anne sen nece
konuşuyosun?”
“Anlayan anladı… ‘Siftinme’ dedim
n’olmuş? Yalan mı dedim? Sabahtan beri
devirdin bi yerlerini, kaşınıp duruyosun…”
Tam böyle olmasa da…
Olmadığının da garantisi yok…
Bu ve buna benzer şeyleri, biz de
yaşadık, gençler de yaşıyorlar…
Eh ne de olsa,
Bu da bir tür “kültür aktarımı”…
Kısaca…
“Siftinmek” sözcüğü, halk arasında genel
olarak,
“Omuzları oynatarak, giysi yardımı ile kaşınmak”
anlamında kullanılmış…
Ancak…
Denizli, Bilecik, Amasya, Antalya,
Adana, Nevşehir, Kırşehir ve Niğde ‘de,
“Zaman geçirmek, oyalanmak” anlamında
kullanılırken,
Eskişehir’de “kaşınmak”,
İçel’de “amaçsız, tembel tembel
dolaşmak” anlamlarında da kullanılmış…
Türk Edebiyatında Mahmut Şevket Esendal,
“Bunamış işte. Kadın gördü mü
dayanamıyor, siftiniyor. Bir halt edeceğinden mi?” diyerek, “oyalanmak, zaman
geçirmek” anlamında kullanırken,
Yakup Kadri Karaosmanoğlu,
“Mahallede duvar kenarlarında siftinip
pinekleyen uyuz, kör, topal köpeklerden başka kimse yoktur.” diyerek,
“kaşınmak, bir yere sürtünerek kaşınmak” anlamında kullanmış “siftinmek”
sözcüğünü…