19 Şubat 2016 Cuma


"Duvak"...
Evlilik törenlerinin olmazsa olmazıdır “duvak”…
Kapatmakta bir tören gerektirir, açmakta…
Ama açmak, hiç de kolay değildir hani…
“Yüz görümlüğü” vermeden, gelini hediyelere boğmadan zor açılır biraz…
Eski Türklerden bu yana geleneklerle, göreneklerle ulaşmıştır günümüze…
1400 yılından önce yazılmış “Dede Korkut Kitabı”nda “vay al duvağum evesi” şeklinde geçen “duvak” , “gelinin yüz örtüsü, kırmızı tül” anlamında kullanılmıştır.
Kazaklarda “tumak”, Bulgarlarda “devak”, Özbeklerde “tuvok”, Kırgızlarda “tubak” olarak kullanılan duvak sözcüğü, “tuğ+ak” şeklinde türetilip öncelikle “küçük tuğ, küçük alem” anlamına gelmekte…
“Duvak” sözcüğü aslında “herhangi bir şeyin tıkacı” anlamında da kullanılmış,
“Açık olan bir yeri tıkamak” anlamında da…
Ama kapsadığı alan daha çok gelinin örtüsü olması…
Çünkü…
Duvağın sırrı, gelini “kötü ruhlardan, kem gözlerden” korumak amacıyla örtülen “al örtü, kırmızı tül örtü” olmasında gizli…
Gelinin saflığını korumak amacı taşır öncelikle…
Gelinin beline bağlanan “kırmızı bağ” da aynı anlamdadır ve saflığın ilanıdır aslında…
Aynı kökten gelen “tuğla” sözcüğü, “maddeyi maddeye karşı” kapatırken, “duvak” sözcüğü, “maddeyi maneviyata karşı” kapatmış…