27 Şubat 2016 Cumartesi


"Çığır"...
Şimdilerde kime sorsan, “çığır açıyor”.
Hadi bilim adamlarını veya sanatçıları anlıyorum...
“Yaptıkları şeylerle alanlarında bir yol açmış, yöntem bulmuş” olabilirler.
Kısaca “yenilikçi bir akım başlatmış” olabilirler…
Ama bitmiyor ki…
Herkes ne yaparsa yapsın, aynı iddiayı tekrarlıyor.
Kahvede, “okey” oynayanlar bile aynı şeyin peşinde…
“Arkadaş bugün destan yazdım, taş çalmada çığır açtım şerefsizim…”
Sanırsın ki bir çağı kapatıp, yeni bir çağ açtı…
Bir de tersi durumlar var.
Yani “çığırından çıkmalar”…
Yani “doğru ve uygun gidişten ayrılarak düzelemez hale gelmeler”…
Yani “amacından saparak, düzeltilmesi güç bir durum almalar”…
Ama bunu kimse üstlenmiyor, kimse üstüne almıyor.
Herkes karşısındakine yüklüyor.
“Arkadaş şu işin başında dursaydın, işler bu kadar çığırından çıkmazdı…”
Hatta sinirlenenler de suçu başkasına yıkıyor…
“Adamı çığırından çıkarma lan !..”
Aslında “çığır” sözcüğü oldukça eski bir Türkçe sözcük…
“Divan-ı Lügat-it Türk” de, “çagır/çıgır” olarak geçiyor…
Anlamı ise “dar yol, patika, karda yürüyerek veya herhangi bir şekilde açılan yol” demek…
“Çığ”dan, “çığın kar üstünde açtığı iz”den türemiş…
Ancak farklı yörelerde, farklı anlamlar da yüklenmiş…
Ankara’da “karlı yerlerde kürekle açılan yol” anlamında kullanılırken,
Malatya’da hem bu anlamda hem de “taşlı yol” anlamında kullanılmış…
Adana, İçel, Eskişehir, Niğde, Sivas ve Tunceli’de
“Taşlı yol, patika” anlamında kullanılırken,
Muğla’da “omuz başı” anlamında kullanılmış…
Konya Ermenek’te  “patika” anlamda kullanılırken,
Konya Başhöyük ve Kadınhanı’nda “kel” anlamında kullanılmış…
Coğrafyada da kullanılmış…
“Bir akarsuyun kaynağından başlayarak döküldüğü yere kadar izlediği yola” çığır, kaynak kısmına “yukarı çığır, beslenme kesimine “orta çığır”, denize veya göle döküldüğü kesime de “aşağı çığır” denmiş…