18 Şubat 2016 Perşembe


"Baktın ibrik akıyo/akıtıyo, önce götünü yu, sonra abdest boz"...
Gereksinimler bitmez…
Ama…
Belirleyici olan olanaklardır…
Hele bir de kısıtlıysa olanaklar,
Bir bir kaçıyorsa elimizden,
Gözümüzün önünde kaybolup gidiyorsa,
Engel de olamıyorsak buna…
O zaman gücümüz kendimize yeter işte…
“Canım bunu da şimdi yapmayıvereyim” diye başlayan düşünceler,
Yaşamsal gereksinimleri karşılamaya yönlendirir bizi…
En gerekli olanları yaparız önce…
“Keyfi” gereksinimler,
Diğerlerine göre “acil olmayan” gereksinimler,
“Canımız çekse de” yaşamsal olmayan gereksinimler,
Hep ertelenir, hep ötelenir sonraya…
 “Ya ibriği tamir edene”,
“Ya da ibriğin akıttığı suyu bir başka kapta biriktirene kadar”…
Hep “zamanı gelince” deriz…
“Dur bakalım elbet bir gün” deriz…
O gün hiç gelmezse mi?
“Ucunda ölüm yok ya canım” deyip,
Avuturuz kendimizi…