"Baktın ibrik akıyo/akıtıyo, önce götünü yu, sonra abdest boz"...
Gereksinimler
bitmez…
Ama…
Belirleyici
olan olanaklardır…
Hele
bir de kısıtlıysa olanaklar,
Bir
bir kaçıyorsa elimizden,
Gözümüzün
önünde kaybolup gidiyorsa,
Engel
de olamıyorsak buna…
O
zaman gücümüz kendimize yeter işte…
“Canım
bunu da şimdi yapmayıvereyim” diye başlayan düşünceler,
Yaşamsal
gereksinimleri karşılamaya yönlendirir bizi…
En
gerekli olanları yaparız önce…
“Keyfi”
gereksinimler,
Diğerlerine
göre “acil olmayan” gereksinimler,
“Canımız
çekse de” yaşamsal olmayan gereksinimler,
Hep
ertelenir, hep ötelenir sonraya…
“Ya ibriği tamir edene”,
“Ya
da ibriğin akıttığı suyu bir başka kapta biriktirene kadar”…
Hep
“zamanı gelince” deriz…
“Dur
bakalım elbet bir gün” deriz…
O
gün hiç gelmezse mi?
“Ucunda
ölüm yok ya canım” deyip,
Avuturuz
kendimizi…