"Yağlıymış it kaptı, sıcakmış geri bıraktı"...
Çok görürüz böylelerinden…
Çokça varlardır…
“Yok” demezler, “yapamam” demezler…
Her şeyi bilir, her işi başarırlar.
“En iyi onlar
dalar” hatta “denizin dibinden kum çıkarmışlıkları” bile vardır…
“En iyi onlar koşar” hatta “kurşun atsan yetişemez
peşinden”…
“En iyi onlar yazar” hatta “onca kitap yazmıştır ama
yayınevi ile anlaşamamıştır”…
“Şiir dediğin nedir ki tuvalet kapılarına bile yazmıştır
o kısacık anda”…
Cahil cesareti midir, görgüsüz arsızlığı mı bilinmez ama…
Bilenden çok onlardır bilen…
Ama “yap” dersin, “zamanı değil”dir,
“Göster” dersin, “yanında değildir”,
“Başar” dersin, “başaracak yerleri ağrıyordur”…
Bir söze başlamaya gör, senden önce atılır,
Keserler hemen sözü…
Ama gelmez sözün arkası, getiremezler asla devamını…
Olsun…
Sözü kesmeleri bile yeter onlara.
Göstermiştir nasıl olsa kendini.
Sözün arkasını getirememesinden bile asla ders almazlar.
Bunlar için söylenen yeni bir söz daha vardır ama “kaba”
bulunduğundan olsa gerek, değiştirilerek şöyle söylenir olmuştur.
“Yiyemeyeceğin pilavın başına oturma”…