11 Şubat 2016 Perşembe


"Husa" ya da "Husa çekmek"...
Bu ülkede, anaların yaşamı “husa çekmek”le geçmiş…
Gün olmuş, “Balkan Savaşı” demişler, gün olmuş “Dünya Savaşı”…
Hele de “yedi düvel” saldırınca vatana, tüm oğullar koşmuş oğullar cepheye…
Gün olmuş, kavga bu ülkenin kendi çocukları arasına sıçramış…
Ama anaların “çektiği husa” hiç değişmemiş…
Ya cepheden gelecek bir haberi beklemiş,
Ya pencere önünde çocuklarını…
Ama hep beklemiş, hep dertlenmiş, hep korkmuş…
Husa çekmek kaderi olmuş anaların…

“Üzüntü, kuşku, kaygı, korku, korkulu dolu dert” anlamlarında kullanılan “husa” sözcüğü, Denizli, Aydın, Balıkesir, Bolu, Zonguldak, Kastamonu, Çankırı, Ankara ve çevresinde kullanılan bir sözcük iken, “yaşı kemale ermiş” olanlar dışında kullanan kalmamıştır.
Yerine, “acı, sıkıntı, muzdarip ve kararsız olma, telaş ” anlamlarına gelen, Farsça “tase” sözcüğünden türetilmiş “tasa” sözcüğü kullanılmaktadır.

Ancak, “husa” sözcüğü ya da “husa çekmek” deyimi, taşıdığı “kuşku” ya da daha çok “korkuyla dertlenme”, “korku dolu bekleyiş” gibi anlamlar nedeniyle, “tasa” sözcüğünün taşıdığı anlamdan ayrılmaktadır.