"Husa" ya da "Husa çekmek"...
Bu
ülkede, anaların yaşamı “husa çekmek”le geçmiş…
Gün
olmuş, “Balkan Savaşı” demişler, gün olmuş “Dünya Savaşı”…
Hele
de “yedi düvel” saldırınca vatana, tüm oğullar koşmuş oğullar cepheye…
Gün
olmuş, kavga bu ülkenin kendi çocukları arasına sıçramış…
Ama
anaların “çektiği husa” hiç değişmemiş…
Ya cepheden
gelecek bir haberi beklemiş,
Ya
pencere önünde çocuklarını…
Ama
hep beklemiş, hep dertlenmiş, hep korkmuş…
Husa
çekmek kaderi olmuş anaların…
“Üzüntü, kuşku, kaygı, korku, korkulu dolu dert”
anlamlarında kullanılan “husa” sözcüğü, Denizli, Aydın, Balıkesir, Bolu, Zonguldak,
Kastamonu, Çankırı, Ankara ve çevresinde kullanılan bir sözcük iken, “yaşı
kemale ermiş” olanlar dışında kullanan kalmamıştır.
Yerine, “acı, sıkıntı, muzdarip ve kararsız olma, telaş ”
anlamlarına gelen, Farsça “tase” sözcüğünden türetilmiş “tasa” sözcüğü
kullanılmaktadır.
Ancak, “husa” sözcüğü ya da “husa çekmek” deyimi, taşıdığı
“kuşku” ya da daha çok “korkuyla dertlenme”, “korku dolu bekleyiş” gibi
anlamlar nedeniyle, “tasa” sözcüğünün taşıdığı anlamdan ayrılmaktadır.