14 Haziran 2016 Salı


“Nikotin”…
Amerika kıtasının yerlileri, kendi kendilerine tüttürürken “beyaz adam” çıkar gelir.
Hediyeler, meyveler sebzeler derken, “tütün” de sunulur beyaz adama…
Değerli bir şeydir sonuçta yerli halk için, tedavi amaçlı kullanır, dini amaçlı kullanır, dostluk amaçlı kullanır…
Hani arada bir husumet varsa yakar “calumet”i yani “barış çubuğu”nu, tütünün dumanı ile birlikte, dağılır gider aradaki düşmanlıklar…
Kristof Kolomb ve adamları, daha önce hiç bilmedikleri, Amerikan kıtasına ait bu bitkinin ne olduğunu ya da ne işe yarayacağını anlamasalar da, Avrupa’ya giderken götürürler birkaç dal…  Avrupa da anlamaz bu bitkinin ne işe yarayacağını…
Hatta Kolomb’un tayfalarından Rodrigo Jerez’i, ağzından burnundan dumanlar tüttürerek tütün içerken görünce,
“Şeytan tarafından ele geçirildiğini” düşünüp hapse bile tıkarlar…
Amerika’nın keşfinden 18 yıl sonra, yani 1510 yılında Francisco Hernandez de Toledo adlı bir işadamı, tütün tohumları getirir İspanya’ya…
“Tıbbi Mucize” denmesiyle de yavaş yavaş yayılır tütün…
Misal, 1571 yılında Nicolas Monardes adlı bir İspanyol doktor, bir kitap yazarak, “tütünün 36 ayrı hastalığa şifa olduğunu” yazar…
1588 yılında ise Thomas Harriet adlı bir Amerikalı, “sağlıklı yaşamın ancak her gün alınacak belli dozda tütün ile mümkün olacağını” söyler…
Ancak kaynaklara göre kendisi de kanserden ölür…
Kimileri Kızılderili dilinden, kimileri ise Arapça “tabaka” sözcüğünden geldiğini söyleseler de pek çok batı dilinde “tobacco” deniyor tütüne…
Tütün yaprağına sarılı olana yani bizim “puro” dediğimize ise “cigar”…
Onu da Maya ve Aztek dilindeki “siyar” sözcüğünden almışlar…
“Puro” ise aslında tütünün ekiminden başlayarak, kurutulması, sarılması ve içilebilir hale getirilmesi hep aynı topraklarda oluyorsa, “kaliteli” anlamında, “pür” anlamında kullanılan bir sözcük…
Tütünün yayılmaya başlaması beraberinde karşı görüşleri de getirir elbet…
Yasaklamalar gelir hemen…
İlk yasaklayan, daha sonra İngiltere Kralı olacak olan İskoç Kralı James olur…
4.Murat kelle vurdururken, Rus Çarı burun kestirir…
Çin’den Japonya’ya kadar yasaklamayan kalmaz. Ama…
Devletler vergiyi hatırlar ve tütün, devletlerin gözünde baş tacı oluverir hemen.
Eh kolay değil, misal Fransa tütünden yıllık bir milyon franklık vergi geliri elde eder.
19.yy.ın ortalarına kadar tütün, batılıların “cigar”, bizim “puro” dediğimiz, tütün yaprağına sarılmış şekliyle içilirken, “savaşlar dönemi” başlar…
Tütünü bulsa da yaprağı bulamayan asker, bakar ki başka çare yok, kağıda sarar tütünü… Hem de ilk olarak Türk askeri… Şöyle ki…
1832 yılında Mısır Hıdıvi Kavalalı İbrahim Paşa Osmanlıya baş kaldırınca, Osmanlı ordusu ile karşı karşıya gelir.
Savaş hali sonuçta… Sigarasızlık askeri bunaltınca, eh ne yapsın?
Eline geçen kağıdı sarar fişeğe, doldurur kalıbın içine tütünü, olur sigara…
Sonra bu sigara tüm Osmanlıya yayılır…
1854-1856 Kırım Savaşı’nda Osmanlı, Ruslara karşı, İngiltere ve Fransa ile ortak olunca da İngiliz ve Fransız askerler, bizim askerlerden” kağıtlı sigarayı” öğrenirler…
“Cigarette” denir buna da… Hani “cigarcık” gibi yani “küçük cigar” der gibi…
Sonra daha büyük savaşlar patlar. 1.Dünya Savaşı, sigaranın yayılmasında en önemli kırılma noktasıdır sanki…
Kutu kutu sigara gönderilir cepheye. Misal Amerikan Savaş Bakanlığı 1918 yılında “Bull Durham” sigara firmasının tüm stokunu satın alır. Hem de “Çocuklarımız sigarayı yaktığında, Hunluların ateşi söner” şeklinde bir slogan ile…
Ardından 2.Dünya Savaşı ile sigara tüketimi, dünyada tüm zamanların en yüksek seviyesine çıktığı zamanlar olur…
Hele bir de Arapça “kükürt” demek olan “kibrit”in icadı ya da “kontrol edilebilir ve “taşınabilir” ateşin icadıyla da sigara tüketimi alır başını gider…
Şimdilerde de durum aynıdır aslında…
Bakmayın siz devletlerin ya da hükümetlerin “sigarayı yasaklamasına”…
Hala en büyük vergi ve gelir kaynağı tütün ya da sigaradır…
Gelelim “Nikotin”e…
“Jean Nicot de Villeman” 1530 yılında doğmuş,Fransız diplomat ve dil bilimcidir.
Jean Nicot, 1559-1561 yılları arasında ülkesinin Portekiz Lizbon büyükelçiliğini yapar.
Fransa Kraliçesi “Catherine de Mödicis”, devamlı bir baş ağrısından muzdarip olduğundan Nicot, İspanya ve Portekiz’de çok tutulan bir ilaç gönderir kendisine...
Tütün ve tütün tozu…
Tütün tozundan bir parça burnuna çeken kraliçe, kendini iyi hissettiğini söyleyince de tütün Fransa’ya yerleşmiş olur…
Ancak bilim adamları, tütün içindeki sağlığa zararlı maddeye, sanki Fransa’da tütünün yayılmasının intikamını alır gibi, “Jean Nicot” a atıf yaparak “Nikotin” adını verirler…
Jean Nicot de Villeman’ın ölümünden sonra, Fransız dili hakkında yazdığı sözlüğü yayımlanır… Ama içinde “nikotin” sözcüğü yoktur…
Victor Hugo şöyle demiş…
“Tütün, düşünceleri hayallere dönüştüren bitkidir”…
Ben demiyorum, Victor Hugo demiş…