“Nikotin”…
Amerika
kıtasının yerlileri, kendi kendilerine tüttürürken “beyaz adam” çıkar gelir.
Hediyeler,
meyveler sebzeler derken, “tütün” de sunulur beyaz adama…
Değerli
bir şeydir sonuçta yerli halk için, tedavi amaçlı kullanır, dini amaçlı
kullanır, dostluk amaçlı kullanır…
Hani
arada bir husumet varsa yakar “calumet”i yani “barış çubuğu”nu, tütünün dumanı
ile birlikte, dağılır gider aradaki düşmanlıklar…
Kristof
Kolomb ve adamları, daha önce hiç bilmedikleri, Amerikan kıtasına ait bu
bitkinin ne olduğunu ya da ne işe yarayacağını anlamasalar da, Avrupa’ya
giderken götürürler birkaç dal… Avrupa
da anlamaz bu bitkinin ne işe yarayacağını…
Hatta
Kolomb’un tayfalarından Rodrigo Jerez’i, ağzından burnundan dumanlar tüttürerek
tütün içerken görünce,
“Şeytan
tarafından ele geçirildiğini” düşünüp hapse bile tıkarlar…
Amerika’nın
keşfinden 18 yıl sonra, yani 1510 yılında Francisco Hernandez de Toledo adlı
bir işadamı, tütün tohumları getirir İspanya’ya…
“Tıbbi
Mucize” denmesiyle de yavaş yavaş yayılır tütün…
Misal,
1571 yılında Nicolas Monardes adlı bir İspanyol doktor, bir kitap yazarak,
“tütünün 36 ayrı hastalığa şifa olduğunu” yazar…
1588
yılında ise Thomas Harriet adlı bir Amerikalı, “sağlıklı yaşamın ancak her gün
alınacak belli dozda tütün ile mümkün olacağını” söyler…
Ancak
kaynaklara göre kendisi de kanserden ölür…
Kimileri
Kızılderili dilinden, kimileri ise Arapça “tabaka” sözcüğünden geldiğini
söyleseler de pek çok batı dilinde “tobacco” deniyor tütüne…
Tütün
yaprağına sarılı olana yani bizim “puro” dediğimize ise “cigar”…
Onu
da Maya ve Aztek dilindeki “siyar” sözcüğünden almışlar…
“Puro”
ise aslında tütünün ekiminden başlayarak, kurutulması, sarılması ve içilebilir
hale getirilmesi hep aynı topraklarda oluyorsa, “kaliteli” anlamında, “pür”
anlamında kullanılan bir sözcük…
Tütünün
yayılmaya başlaması beraberinde karşı görüşleri de getirir elbet…
Yasaklamalar
gelir hemen…
İlk
yasaklayan, daha sonra İngiltere Kralı olacak olan İskoç Kralı James olur…
4.Murat
kelle vurdururken, Rus Çarı burun kestirir…
Çin’den
Japonya’ya kadar yasaklamayan kalmaz. Ama…
Devletler
vergiyi hatırlar ve tütün, devletlerin gözünde baş tacı oluverir hemen.
Eh
kolay değil, misal Fransa tütünden yıllık bir milyon franklık vergi geliri elde
eder.
19.yy.ın
ortalarına kadar tütün, batılıların “cigar”, bizim “puro” dediğimiz, tütün
yaprağına sarılmış şekliyle içilirken, “savaşlar dönemi” başlar…
Tütünü
bulsa da yaprağı bulamayan asker, bakar ki başka çare yok, kağıda sarar tütünü…
Hem de ilk olarak Türk askeri… Şöyle ki…
1832
yılında Mısır Hıdıvi Kavalalı İbrahim Paşa Osmanlıya baş kaldırınca, Osmanlı
ordusu ile karşı karşıya gelir.
Savaş
hali sonuçta… Sigarasızlık askeri bunaltınca, eh ne yapsın?
Eline
geçen kağıdı sarar fişeğe, doldurur kalıbın içine tütünü, olur sigara…
Sonra
bu sigara tüm Osmanlıya yayılır…
1854-1856
Kırım Savaşı’nda Osmanlı, Ruslara karşı, İngiltere ve Fransa ile ortak olunca
da İngiliz ve Fransız askerler, bizim askerlerden” kağıtlı sigarayı”
öğrenirler…
“Cigarette”
denir buna da… Hani “cigarcık” gibi yani “küçük cigar” der gibi…
Sonra
daha büyük savaşlar patlar. 1.Dünya Savaşı, sigaranın yayılmasında en önemli
kırılma noktasıdır sanki…
Kutu
kutu sigara gönderilir cepheye. Misal Amerikan Savaş Bakanlığı 1918 yılında
“Bull Durham” sigara firmasının tüm stokunu satın alır. Hem de “Çocuklarımız
sigarayı yaktığında, Hunluların ateşi söner” şeklinde bir slogan ile…
Ardından
2.Dünya Savaşı ile sigara tüketimi, dünyada tüm zamanların en yüksek seviyesine
çıktığı zamanlar olur…
Hele
bir de Arapça “kükürt” demek olan “kibrit”in icadı ya da “kontrol edilebilir ve
“taşınabilir” ateşin icadıyla da sigara tüketimi alır başını gider…
Şimdilerde
de durum aynıdır aslında…
Bakmayın
siz devletlerin ya da hükümetlerin “sigarayı yasaklamasına”…
Hala
en büyük vergi ve gelir kaynağı tütün ya da sigaradır…
Gelelim
“Nikotin”e…
“Jean
Nicot de Villeman” 1530 yılında doğmuş,Fransız diplomat ve dil bilimcidir.
Jean
Nicot, 1559-1561 yılları arasında ülkesinin Portekiz Lizbon büyükelçiliğini
yapar.
Fransa
Kraliçesi “Catherine de Mödicis”, devamlı bir baş ağrısından muzdarip
olduğundan Nicot, İspanya ve Portekiz’de çok tutulan bir ilaç gönderir
kendisine...
Tütün
ve tütün tozu…
Tütün
tozundan bir parça burnuna çeken kraliçe, kendini iyi hissettiğini söyleyince
de tütün Fransa’ya yerleşmiş olur…
Ancak
bilim adamları, tütün içindeki sağlığa zararlı maddeye, sanki Fransa’da tütünün
yayılmasının intikamını alır gibi, “Jean Nicot” a atıf yaparak “Nikotin” adını
verirler…
Jean
Nicot de Villeman’ın ölümünden sonra, Fransız dili hakkında yazdığı sözlüğü
yayımlanır… Ama içinde “nikotin” sözcüğü yoktur…
Victor
Hugo şöyle demiş…
“Tütün,
düşünceleri hayallere dönüştüren bitkidir”…
Ben demiyorum, Victor
Hugo demiş…