“Aklın yok ise ta*ağımda, elin ne geziyo
aşağımda”…
“Delilik,
aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir” der Einstein…
Hani,
“neden” belliyse “sonuç” da bellidir gibisinden…
“Nedensellik”
bir felsefe ilkesidir aslında…
“Olay
ve olguların birbirine belli şekilde bağlı olmasını” anlatan bir ilke…
“Her
şeyin bir nedeni vardır ve nedenine bağlanarak açıklanabilir. Belli nedenler,
belirli sonuçları yaratır, aynı nedenler, aynı koşullarda aynı sonuçları
verir”…
Ama
bu ilke biraz yanlış anlaşılır. Oysa…
“Her
şeyin bir nedeni vardır” demez, “her sonucun bir nedeni vardır” der…
Yani
“o şey” artık bir “sonuca” ulaşmışsa,
O
artık bir sonuçsa, işte onun bir nedeni vardır…
Yani
“sonucu olan her şeyin bir nedeni vardır” der nedensellik ilkesi…
Olayların
nedensel bağlantısından ilk söz eden,
MÖ.4.yy.da
yaşamış bir filozof, “Demokritos …
Aristo
ise bu konuda şöyle diyor…
“Ortaya
çıkan her şey, bir şey yoluyla bir şeyden, belli bir şey olarak ortaya çıkar…”
“Nedensellik”,
bilimsel düşüncenin temel ilkesidir ve insana şunu belletmeye çalışır…
“Nesnel
dünya bilinebilir ve olanaklar çerçevesinde değiştirilebilir. Herhangi bir
olaydaki neden sonuç ilişkisi biliniyorsa, nedeninin değiştirilmesiyle sonuç da
değişecektir…”
Albert
Einstein bu durumu şöyle özetler…
“Tanrı
zar atmaz…” Yani…
“Her
şey birbirine bağlantılıdır. Her sonuç, bir önceki olayın ya da nedenin
ürünüdür. O olayda geriye doğru gidildiğinde sonsuz bir neden sonuç ilişkisi
ortaya çıkar”…
Bu
nedenle tarihçiler de “nedensellik” ilkesi çerçevesinde bakarlar tarihe…
“Bütün olaylar zincirin halkaları gibidir. Her
olay kendisinden önceki bir olayın sonucu, kendisinden sonraki olayında
nedenidir. Önceki olay bilinmezse sonraki olaylar kavranamaz”…
Baktığımızda,
aslında “nedenselliğin” tam da ortasındayız hepimiz. Çünkü…
Nedensellik
ilkesi sosyolojik olarak da belirleyicidir…
Misal…
Coğrafi yapı, ekonomik yapıyı etkiler, o nedenle Karadeniz’de balıkçılık, Doğu
Anadolu’da hayvancılık gelişmiştir…
Ekonomik
yapı, toplumsal yapıyı etkiler, o nedenle tarım ve hayvancılıkla uğraşanlarda
geniş aile yapısı ortaya çıkmıştır…
Toplumun
nüfus yapısı ekonomik yapıyı etkiler, o nedenle genç nüfusun çoğunlukta olduğu
bir toplumda eğitim ihtiyacı ve işsizlik fazladır…
Yani
toplumlar ne yaşıyorsa bunlar koşulların yarattığı bir sonuçtur…
Ama
en kötüsü de yaşadıkları kötü şeyler, kendi yarattıkları koşulların sonucu
olmasıdır…
İşte
o nedenledir ki önemsiz görüp üstüne düşmediği konuların acısını çeker
toplumlar ve işte o nedenledir ki içinde “için”, “olduğundan”, “dolayı” dolu
cümleler her geçen gün artar…
İşte
o nedenledir ki bugün yaşanan her “sonucun” nedenleri belliyken biz hala aynı
şeyleri tekrar tekrar yapıp,
Ya
da yapılmasına ses çıkarmayıp farklı sonuçlar almayı bekliyoruz…
Deli miyiz neyiz?