15 Haziran 2016 Çarşamba


“Burnundan fitil fitil gelmek/getirmek”…
Pek çok şeye “fitil” deniyor…
“Ağaç işleri Terimleri Sözlüğü”  ip ya da kaytanların çevresine boylu boyunca kumaş sarıp, diplerinden dikerek hazırlanan döşeme gerecini,
“Farmakoloji ve Toksikoloji Terimleri Sözlüğü” düz bağırsağa uygulanmak için hazırlanan konik biçiminde, normal ısıda katı ama vücut ısısında eriyen ilaç biçimini,
“Fizik Terimleri Sözlüğü”  akım geçirildiğinde ışık salan iletken parçasını,
“Kimya Terimleri Sözlüğü”  ince iplik şeklindeki cisim veya yapıyı,
“Zanaat Terimleri Sözlüğü” somunluk hamur parçasını ve teneke saçaklardaki kıvrık kısmı “fitil” olarak açıklıyor…
“Güncel Türkçe Sözlük” de ise “fitil” olarak açıklanan şey daha da fazla…
Lamba, kandil ve mumda yağın, çakmakta benzinin yanmasını sağlayan, türlü biçimlerde bükülmüş veya dokunmuş pamuktan yapılan yağ çekici madde,
Derin yaraların tedavisinde, yara içine salınan steril gazlı bez şerit,
Eskiden topları ve lağımları ateşlemekte kullanılan kaytan biçimindeki tutuşturucu,
Kumaşın altına kaytan biçiminde bükülmüş bir şey koyup üstten dikerek yapılan kabartma yol,
Koltuk ve sandalye gibi oturulan eşyanın yapımında dikiş ve çivileri gizlemekte kullanılan şerit,
Ovalamakla deriden çıkarılan yuvarlak kir,
Yol yol dokunmuş kumaş,
Elli kağıtla oynanan ve en az sayısı olanın kazanması kuralına dayanan iskambil oyunu, hep “fitil”… Ama…
Bunlarla, “burnundan getirmek” arasında ilgi kurmak oldukça güç…
Zaten kaynaklara göre, “burnundan fitil fitil getirmek” deyiminin ortaya çıkışı konusunda iki farklı görüş ve bilgi var…
İlk bilgi şöyle…
Osmanlı döneminde ağırlık ölçüsü olarak “okka” kullanılıyor ve genellikle 1283 grama eşit, bir okka ise 400 dirhem. Dirhem’in de alt birimleri var…
Dirhem’in çeyreğine “dönük” ya da “denk”, dönük’ün çeyreğine “kırat”, kırat’ın çeyreğine “bakray”, bakray’ın çeyreğine “fitil”, fitil’in yarısına “nekir”, nekir’in yarısına “kıtmir”, kıtmir’in yarısına ise “zerre” deniyor…
Konumuz “fitil” olduğuna göre, fitil aşağı yukarı 0,0125 gramlık bir ağırlık ölçüsü ve bazı kaynaklar bir damla kana eşit olduğunu söylüyor.
Bu durumda deyim, beddua niyetine kullanıldığında, hakkı yenilen kişinin hakkının, birilerinin “burnundan fitil fitil” ya da “damla damla kan” olarak gelmesi anlamı taşıyor.
Deyimin ortaya çıkışı ile ilgili diğer bilgi ise oldukça “korkunç”…
Kaynağı Evliya Çelebi’nin “Seyahatnamesi”.  Şöyle ki…
Osmanlıda, tüm diğer ülkelerde olduğu gibi şüpheli ve suçlulara, her ne kadar o zamanlar “sıradan yöntem” olarak görülse de oldukça değişik, bir o kadarda korkunç işkenceler yapıldığı bilinen bir gerçek. Diğer ülkelerden tek farkı, 2. Beyazıt’ın çıkardığı “Umumi Kanunname” ile işkencenin, hangi durumlarda kime ve nasıl uygulanacağının belirlenmiş olması...
Misal, yalancı şahitlerin ve fermanları taklit edenlerin kolları, hırsızların elleri kesiliyor. Ailesinden izinsiz kocaya kaçanların cinsel organları dağlanıyor, ev yakanlar bir kümese konulup yakılıyor…
Siyasi suçlular yağlı kementle boğuluyor, başları “şifre” denen özel ustura ile kesilip, “ibret taşı”nda sergileniyor…
Tütün ve içki içenlerin ağızlarından boru sokulup içlerine kurşun dökülüyor…
Şahsi çıkarları için yanlış fetva veren hocaların başları, dibek içinde macun kıvamına gelen kadar dövülüyor…
Kız ya da oğlan çocuklarına tecavüz edenlerin cinsel organları kesilip, suçlunun kendisine yediriliyor…
Kimi suçlular kazığa oturtuluyor, kimi çıkamayacağı oyuğa sokulup kendi dışkısı içinde erimeye bırakılıyor…
Kiminin başı kesiliyor, kiminin kesilen başı sıcak saca bastırılıp 2 saniyede olsa kesik bedeni kendine seyrettiriliyor…
Kiminin derisi yüzülüyor, kimi yüzülmüş deve derisi içinde kurumaya bırakılıyor…
Kimi tuzda bekletiliyor, kimi derisi yüzülüp tuzlu suya atılıyor…
Kimi çarmıha, kimi çengele geçiriliyor…
Kiminin makatına at kılı, kiminin penisine domuz kılı sokuluyor…
“Seyahatname” sinde Evliya Çelebi şöyle anlatıyor…
“Yün bir ipliğin çeşitli yerlerine düğüm atılır ama düğümlerin aralıkları eşit olacak…
Düğüm atılmış yün ipliğin bir ucu, suçlunun burnundan sokulup, ağzından çıkarılır…
İpliğin bir ucu ağızda, bir ucu burunda…
Sonra iki ucunu da tutup, ani hareketlerle bir ağza doğru, bir buruna doğru ip çekilir…
Çekilir ki suçlu konuşsun ya da yaptıklarının cezasını çeksin…”
 İşte o “örgülü, düğümlü ip”in adı da “fitil”… 
Eh hal böyle olunca da yaptıkları, “burnundan fitil fitil geliyor” elbet…